Yapma ve Bozma Düşüncesi

Bazen bu tarz ve bu üslûp, değişik buhran ve bunalımlar içinde bulunup da sık sık kendi nefsiyle hesaplaşan ve kendi düşüncelerini tenkit edip sorgulama cesaretini gösteren seviyeli dimağ ve dâhi ruhların alternatif sistemler arama gayretinde de görülebilir. Ama, bu iki şey, serâ ve süreyyâ farklılığıyla birbirinden uzaktır ve birinin, ülû'l-azmâne bir cehd olmasına karşılık, diğeri tahrip yörüngeli bir hezeyandır. Birinci düşüncenin temsilcisi, yapma azmiyle gerilmiş öyle bir düşünce mimarıdır ki, her yıkması bile bir inşa temeli teşkil eder. İkinci anlayışın bahtsız mümessili ise, duyguları, düşünceleri ve tavırları itibarıyla hiçbir zaman kendi olamamış; ömrünü hep gel-gitler içinde geçirmiş; yapma düşüncesi bile yıkma eksenli tipik bir tahripçidir. Her zaman "ben bir aydınım, ben bir entelektüelim" yâveleriyle oturup kalkar. Biraz ateizmin, biraz komünizmin, biraz da nihilizmin tesiriyle tam a'raf insanı ve tam bir berzahlıktır. Duygularıyla, düşünceleriyle bu melez tip, ne tam şarklı kategorisine girer ne de garplı; aksine o, her iki dünyanın da mük'ap cahilidir ama; halini hissettirmeyecek kadar da pişkindir. "Şark'a bakmaz, Garb'ı bilmez, görgüden yok vâyesi/Bir kızarmaz yüz, yaşarmaz göz bütün sermâyesi!" (Âkif) ona göre biçilmiş bir kaftan gibidir.

Bu sıkılmaz düşünceye göre -sağcı da olabilir solcu da- toplum hattâ bütün insanlık, ürperten bir yıkılış sath-ı mâilinde.. tarihî tekerrürler devr-i dâimi içinde öteden beri devam edegelen belâlar, musibetler kabaran deniz dalgaları gibi müstevlî ve amansız.. bütün idareciler Sezar'lar kadar müstebit, Napolyon'lar kadar bencil.. bütün kitleler de böyle bir saygısızlığa müstahak şuursuz yığınlardır.