İslâm Semavi Kaynaklıdır

İslâm'ın insan düşüncesine armağan ettiği o taptaze sözler, düşünceler, ışıklar, bütünüyle semâvîdir; hiçbiri başka kaynaktan alınmamış, başka fikirlerden beslenmemiş, yabancı ışıklarla başkalaştırılmamış, başka cereyanlarla bulandırılmamış ve fitili, başka çerağlardan tutuşturulmamıştır; aksine, ondaki her ziya, her bereket, her güzellik, her zevk, gökler ötesi âlemlerin el değmemiş turfanda semerelerindendir. Eğer hasımlarının husûmeti ve ön yargıları, dostlarının da cehalet ve vefasızlığı olmasaydı, bugün topyekün insanlık onun sunduğu semavî sofraların çevresinde birleşip, birbirleriyle el sıkışacaklardı. Düşmanlar, inada kilitlendi, dostlar da, onun ufkunu kirletti, o da bizi o semavî vâridâtından etti; etti ve sadefinin içine saklanan inci gibi gidip, mahfazasına gizlendi. Güneş, ona teveccüh edenlerle ziya alış verişi yapar; çiçekler, göz kırpmadan güneşe bakabildikleri sürece renk renk urbalara bürünür ve salınırlar. Ağaçlar, su ile, toprak ile, hava ile temaslarını sürdürdükleri müddetçe canlı ve revnakdar kalabilirler.. her şey, ama her şey, teveccühü ölçüsünde teveccühle şereflendirilir ve eğilimlerine göre mükâfatlandırılır. Gönüller İslâm'a kulak vermeyince o da sesini duyurmaz; davranış ve temsil sözü derinleştirmeyince, onun da sesi kısılır ve katiyen ruhlarda teveccüh uyaramaz. Söz, temsil kanatlarıyla uçurulabildiği ölçüde gönüllerde heyecan uyarır ve bütün enginlikleri aşarak gider her istidâda ulaşır. Sîneleri her zaman saygıyla İslâm diye çarpanlar, oturup kalkıp onun heyecanıyla yaşayanlar, kendi gönülleri de dahil, ne kalebentler aşmış, ne beldeler fethetmiş ve ne vicdan medeniyetleri kurmuşlardır.!

Bizler, birkaç düzine yıkık-dökük ruh, gözümüz gönlümüz İslâm'ladır; öleceksek, onun kolları arasında ölmek isteriz. Yaşarsak, sadece onun ikliminde yaşamayı düşünürüz. Bizim yaşama enerji ve hararetimiz ondan, yaşama aşk ve şevkimiz de ondandır. Zira, her şeyin yıkılıp gittiği ve unutulup hafızalardan silindiği şu fânî âlemde, sarsılmayan ve hep yerinde duran, onca sararıp giden değerlere karşılık renk atmadan sürekli taptaze kalan sadece odur. Onun bayrağının kendi renkleriyle dalgalandığı her yerde huzur ve emniyet solukları duyulur. Onun hutbesinin okunduğu iklimlerde evrensel insanî değerler teminat altında sayılır. O, göklerdeki nizamın yerde bir iz düşümü, melekler arasındaki ahengin de cismaniyet âleminde renkli bir fotoğrafıdır. Onun ritmiyle oturup kalkanlar, kâinattaki umûmî ahenge de uymuş sayılırlar; sayılır ve eşya ve hâdiselerle müsademeden kurtulurlar.