Küfreden İnsan ve Küfrün Neticesi

Aslında, küfürle karartılmış bir ömrün ya da çiçeği, meyvesi dökülmüş bir hayatın, bu dünyada cezası vicdan azabı, sürekli boşluk ve tasa; ötede de bütün bu menfî mülâhazaların tecessümünden ibaret olan pek çok hasret ve hicran buutlarıyla cehennem ateşidir. Evet, küfürle geçen bir hayatın içinde, muvakkat bir zevk ve lezzete bedel her zaman dünyalar kadar elem, keder, hasret ve hicran mevcuttur. Bir yerde, Bediüzzaman Hazretleri'nin de belirttiği gibi, bütün varlığa halife olabilme payesiyle şereflendirilmiş bulunan insan, hayattan lezzet alma noktasında, arıdan, sinekten daha aşağı ve örümcekten daha iktidarsızdır. Onun bütün kıymet ve değeri Allah'a imanında ve O'na intisabındadır. Ama ne acıdır ki, küfürle bütün bu güç, kuvvet, zenginlik ve ötede namzet olacağımız her şeyi kaybeden bir talihsizin nazarında, geçmiş ve gelecekle beraber işte bu iman bir masal sayılmakta ve ebedî mutluluk da bir aldatmaca kabul edilmektedir. Aslında böyle inanıp böyle düşündüğü için çok defa onun hep yokluk hafakanlarıyla kıvranıp durması ve "şu vahşetgâha geldim ama bin pişmanım" deyip inlemesi kaçınılmazdır.

Ne var ki o, kimi zaman mâlâyâni şeylerle kendini avutmaya çalışır; kimi zaman "çare" der lehviyata sığınır ve hayat-memat realitelerine karşı ömrünü hep körler-sağırlar gibi geçirir. Ama nafile.. her zaman çevresinde, kafile kafile arkasından göçüp gidenlere muttali oldukça, ufkuna sürekli matemler yağar.. canlı-cansız her şey ona yetimler gibi görünür.. her tarafta yokluğun hırıltılarıyla ürperir.. ve hele bir de ruhundaki öldüren bu boşluklara, kalben alâkadar olduğu kimselerin hasretleri, hicranları da inzimam edecek olursa işte o zaman bütün bütün kamburlaşır, iki büklüm olur ve kendini kahreden öyle bir yalnızlığa salar ki, bir daha da ya geriye döner ya da dönemez.