Hürriyet Çılgınlıkları ve Maddeye Düşkünlük

Bu dönemde maruz kaldığımız çılgınlıklar, bundan önceki çağların dehasının önüne geçti. …Öyle ki, kendi örf, âdet ve geleneklerimizi tamamen kapı dışarı ederek ülkeyi bir baştan bir başa âdeta serbest bölge haline getirdik. Bu bulanık dönemde haysiyet ve şerefimiz payimâl oldu; milli gururumuz defaatle rencide edildi ve varlığımızın esası sayılan tarihî dinamikler bir bir bünyemizden sökülüp atılarak, bu ölümsüz değerlerin yerleri çocuksu heveslerle, aptalca fantezilerle doldurulmağa çalışıldı. İnançların yerine ruhlarımıza ilhad pompalandı.. her yerde nihilizm, halaskâr bir düşünce gibi alkışlandı.. kalbî ve rûhî hayatımız tezyif edilerek hemen her kesimde kaba cismâniyet ve beden nesilleri yetiştirilmeye çalışıldı. Derken, nefsânilik aldı yürüdü.. ve çakırkeyf nesiller kendilerini, uyuşturucudan müstehcenliğe kadar hemen her toplumu çürüten bir korkunç levsiyat içinde buldular.

Cinsî hayat, en masum tasvirlerde bile, temiz ruh ve safî gönülleri baştan çıkaracak açıklığa ulaştı -edebimiz buna hayâsızlık demeye müsaade etmiyor- öyle ki, bütün insanî duygular, diş-damak-yemek borusu ve tenasül uzvunun azat kabul etmez köleleri şeklinde yorumlandı veya öyle gösterildi. Annesinin memesini emen masum yavruların en masum davranışlarında bile Freud’çu düşüncenin izleri arandı veya bulunduğu iddia edildi. Böylesine cinsî temayüllere zimamı kaptıran insan şuuru, artık üniversite kürsülerinde, araştırma merkezlerinde, okul laboratuarlarında, gazete, mecmua ve porno kasetlerinde, hatta yatak odalarına kadar girebilen radyo ve televizyonlarda hep bedeni aramaya, bedeni dinlemeye ve bedeniyle oturup kalkmaya başladı. Böyle bir atmosferde, iffet, namus ve hicabın, cismâniyetin azgınlığına karşı mukavemet etmesi oldukça zordu; zordu, zira, nefsânî duygular, çeşit çeşit tahrik, teşvik primleri ve insan tabiatını baskı altında tutan bir kısım dürtüler yüzünden sürekli bir açlık yaşıyorlardı. Şimdilerde, tamamen bedenî bir varlık haline gelmiş ve her zaman iştihalarını tatmin peşinde koşan, koşan ve asla doyma bilmeyen bu insan bozmalarının şuurlarındaki ihtilaç ve mücadeleleri bir düşünün; bunları en kahramanca karşı koymalarla bile aşamayacakları beşerî zaafların gayyalarında görecek ve acıyacaksınız..