Huzur ve Sıkıntının Değişimi

Şimdi de öyle; gün oluyor, çepeçevre zulmetlerle kuşatılıyor ve sesimizi yükseltip avaz avaz, "Her yer karanlık.../Mağrip mi yoksa makber mi yâ Râb!" (A. Hamit) diye bağırasımız geliyor. Bir de bakıyorsunuz dört bir yan pırıl pırıl ve her tarafa ışıklar yağıyor; tulû tulû üstüne bin bir parıltı gecenin bağrında ve karanlık derdest ışığın ağında. Öyle ki görüp hissettiklerinizle kendinizi Cennet koridorlarında sanıyorsunuz; herkes, elinde Firdevs'ten bir demet gül, yürüyor gönlünce yollarda Allah'a emanet.. bir an geliyor ki ufkunuzu saran çirkinliklerle -bu biraz da hâdiselerin dış yüzüne bağlı- içiniz bulanıyor.. derken ardından hiç beklenmedik şekilde yine bir kısım güzellikler sökün ediyor. Kendinizden geçiyor, şevk u şükürle geriliyorsunuz. Şeytanı çileden çıkaracak "Dem bu demdir dem bu demdir dem bu dem" diye gürlediğiniz gün, saat, dakika ve saniyelerin sayısı hiç de az değil; ne var ki, ruhun bedene, aklın da nefse yenik düştüğü uğursuz zamanlar da hemen hemen ona denk...