İnsanın Manevi Yönü İtibariyle Vahiy ve İlham
Vahiy ve ilham, insanoğlunun melekî yanını ve fizikötesi derinliklerini işaretlemektedir.
Ona (Âdem) Ben kendi ruhumdan üfledim." (Hicr/29; Sa'd,/72) mantukunca Âdem (alâ Nebiyyinâ ve aleyhissalâtü vetteslîmât)'in hilâfetle serfiraz kılınması, esbab-ı mâneviye plânında böyle bir nefhaya bağlı olduğu gibi, Allah, âlem-i emirden olan ruhu (vahyi) kullarından dilediğine indirir." (Gâfir/15) mazmununca, o aynı zamanda maddî-mânevî bir vesile-i hayattır.. evet ruh, hayatın biricik unsuru olduğu gibi, vahiy de insanlarda hayat-ı mâneviyenin en önemli vesilesidir. Hazreti Âdem (alâ Seyyidinâ ve aleyhissalâtü vesselâm)'in şahsında insanoğlu bu iki nimetle de payidar kılınmış, yani Âdem ve evlâtları, ilk nefha-i insaniye ile potansiyel halife yapılmış, sonra da bir kısım müstaidlerin vahiy ve ilhama mazhar kılınmasıyla kimileri nübüvvetle, kimileri de vilâyetle şereflendirilmişlerdir. Burada şöyle bir tevcih ve taksim de söz konusudur: Bu ilâhî nefha ile birinci derecede madde, insanî ruhla şereflendirilmiş; ikinci derecede vahiy ve ilham unvanıyla ifade edilen bu nefha sayesinde, insan tabiatı fena ve kötü huylardan arındırılarak, mehâsin-i ahlâk ile hakikî insan olmaya yönlendirilmiş; üçüncü derecede de bu seviyedeki insanlar, hususî tevcihlerle, ruhların uçuştuğu âlemin üveykleri hâline getirilmişlerdir.
Bu itibarla da denebilir ki, vahiy ile beslenmeyen nesillerin kâmil mânâda hayat-ı insaniyeleri söz konusu olmadığı/olamayacağı gibi, ilhamla köpürmeyen sînelerin de hakikî mânâda hilâfetle (yeryüzünde eşya ve hâdiselere müdahale imkânıyla Allah'a halife olma) serfiraz kılınmaları bahis mevzuu değildir. Aslında, insanların kalbî ve ruhî hayatları adına vahiy "olmazsa olmaz" bir esas; ilham ise, değişik asırların, değişik toplumların idrak seviyelerine göre onu açan, müphemâtını açıklayan ve mücmel yanlarını tafsil eden, muhtelif çağ ve muhtelif coğrafyaların ihtiyaçlarına karşı lütuflar tecellîsi şeklinde hususî bir teveccüh ve feyezândır. Kur'ânî renk ve desenle esip gelen, gerçek değerini Kur'ân ve Sünnet muvafakatına bağlayan; susarken kendi sınırlarında kalıp, Kur'ân'a saygıdan dolayı susan, konuşurken de O'nun referans çerçevesi içinde kalan; ama kat'iyen vahyi kendi hesabına konuşturmayan bu çok önemli menbâ, objektif ve zarurî bir bilgi kaynağı sayılmasa da, her zaman erbabı nezdinde bir "menhelü'l-azbi'l-mevrud" hizmeti göregelmiştir.
- tarihinde hazırlandı.