Mabetlerin Bulunduğu Çevre ve Estetik Yapıları

Bu mâbedler aynı zamanda, inşa edildikleri yerler itibarıyla da sırlı bir kısım hususiyetleri haizdirler: Onların, o mehabetli ve ledünnî görünüşlerinin yanında, incelik, güzellik, zarâfet, ihtiyaç ve estetik gibi yanları itibarıyla da öyle fevkalâde ve mükemmel hâlleri vardır ki; eğer sağlarına-sollarına münasebetsizce yerleştirdiğimiz o hoyrat beton yığınlarını görmez ya da yok farz edersek, onları bulundukları mekânlarla uyum içinde en enfes birer sanat harikası olarak bulur ve büyüleniriz; evet insan, pek çoğu itibarıyla bu sihirli mekânlara doğru yürürken, kendini bir zirveye doğru yükseliyor gibi hisseder.. ve mâbedde hakikîsine ulaşacağı bir terakkînin ilk basamaklarında bulunduğunu sanır. Bilhassa mâbede bağlı eskiden kalma nâzım plânların korunduğu yerlerde, insan yol boyu mâbed hedefli cadde ve sokaklarla, pek çok mescid mücâviri evlerin önünden geçerken hep Allah'a yürüyor gibi Allah evine yürür.. yürüdükçe içi açılır.. her adımda yeni bir inşirah duyar.. bazen uzun bazen de kısa, ona götüren bütün yolları, duygularında, düşüncelerinde mâbedleştirerek her şeyi zâtî kıymetlerinin çok çok üstünde değerlere ulaştırır.

Geçtiği mahalleleri, yürüdüğü sokakları, uğradığı bina önlerini, gölgesine sığındığı duvarları tıpkı tanıdığı insanların yüzleri gibi görür; görür ve âdeta onlardan selâm alır, onlara selâm verir, hepsinden yakınlık duyar, hepsine yakınlığını duyurur.. önünden geçtiği pencereler ışıl ışıl gülücüklerle ona hoşâmedîde bulunur.. uğradığı her yer ve birbirinden ayrı sayılan her mesafe şuurlu birer varlık, hatta bir yol arkadaşı gibi ona refakat eder.. sonra da onu başka refiklere bırakıyor gibi el sallar ve ayrılır. Gelip mâbedin revaklarına veya mâbedi çevreleyen bahçeye ulaştığında da, şadırvan kurnalarından boşalıp dört bir yanda yankılanan su çağıltısı, kanat sesi, ağaç hışırtısı, kuş cıvıltısı ve abdest alanların iç çekişlerinden hasıl olan koro şeklindeki bir hoşâmedîyle karşılanır.. her şeyi, her sesi, her nağmeyi, her güzelliği bir kevser gibi yudumlar.. ve harem dairesine yürüyormuşçasına, kapalı ve olabildiğine mahrem bir kısım hislerle kendisiyle öteler arasında gelir-gider.. sonra da tamamıyla ebedî mihrabına kilitlenir ve sadece O'nu sayıklar. Artık ne su çağıltısı, ne kanat sesi, ne ağaç hışırtısı, ne de kuş cıvıltısı; tekbirlerle gönlüne akan mânâları duyar ve ürperir.. tehlillerle nefes alır-verir ve soluklanır.. tesbihlerle dolar boşalır.. her seste, her sözde O'nu duymaya çalışır.