Değerlendirebilenlere Göre Gecelerin Dili

Her zaman bir büyü ile gelip başımızın üstünden geçen o canlı geceler, hep aynı çerçevede karşımıza çıkıyor gibi görünseler de, mevhibeleri ve çağrıştırdıklarıyla, bize farklı ses ve soluklarla neler ve neler mırıldanırlar. Na'tlar dinleriz onlardan; münâcâtlarıyla coşarız; onların karanlık sinelerinden fışkıran ışık hüzmeleriyle hayretler yaşar ve sükutlarında da en duyulmaz sesleri duyarız.

Gecelerin öyle füsunkâr bir güzelliği vardır ki, içlerinde cereyan eden hemen her şey alışılmış ve bellenmiş olmasına rağmen, onlar bu sihirleriyle ötelere gündüzlerden daha açıktırlar ve tıpkı bir "şeb-i arûs" koridoru olmaları itibarıyla da âdeta birer tahayyül, istiğrak ve muâşaka atmosferi gibidirler. Onların o sırlı ve sihirli iklimlerinde her zaman Cânan ilinden gelen esintilerin inceliği ve bu inceliği duyan ruhların vecd ü heyecanı hissedilir; hissedilir de gönül, bütün leylîlere o kendine has temâşâ ufkundan, İbrahim Hakkı gibi:

"Ey dîde nedir uyku gel uyan gecelerde,
Kevkeblerin et seyrini seyrân gecelerde.
Bak hey'et-i âlemde bu hikmetleri seyret,
Bul Sâni'ini ol âna mihman gecelerde."

diyerek seslenir ve onları sonsuzu rasat etmeye çağırır.

Bu çağrıyla kimileri hemen toparlanır, tâ göklere kadar bütün âfâkı rasat etmeye durur; mehtaptan işaretler alır; yıldızların büyülü edalarıyla kendinden geçer;

"Dinle de yıldızların şu hutbe-i şîrînini,
Nâme-i nûrunu hikmet, bak ne takrîr eylemiş."
Hep beraber nutka gelmiş Hak lisanıyla derler:
"Bir Kadîr-i Zülcelâl'in haşmet-i sultânına,
Birer bürhân-ı nur-efşânız vücûd-u Sâni'a;
Hem vahdete, hem kudrete şahitleriz biz!

...

Böyle yüz bin dil ile yüz bin bürhân gösteririz;
İşittiririz insan olan insana..
Kör olası dinsiz gözü, görmez oldu yüzümüzü;
Hem işitmez sözümüzü, hak söyleyen ayetleriz biz!" (Bediüzzaman)

der ve bütün bir gece boyu hayret, hayranlık arası gelip gitmeye başlar..