Hazreti Yusuf (as)’ın İhsan Şuuru ve Kalbi Hayatı

Sûre-i Yusuf'un sıddîk kahramanı, mübarek ismine izâfe edilen sûrede tam beş defa ihsan ehli olarak zikredilir ki; bu, yer-gök, dost-düşman, yaratan-yaratılan herkesin, O'nun yakîn, muhâsebe ve murâkebesine şehadeti demektir.

Yusuf (as) henüz genç bir tomurcukken, Allah O'nun ihsan şuuruna dikkati çeker ve "işte Biz ehl-i ihsânı böyle mükâfatlandırırız" (Yusuf/22) buyurur. Hapishanede, şakî-said herkes O'nun düşünce ufkundaki derinliği, duruluğu ve ledünnîliği sezince, O'nu merci' kabul eder, O'na koşar, O'na inanır, O'na bağlanır "ve haydi bize te'vil-i ehâdisi bildir; bildir ki, Seni ihsan şuuruyla serfiraz görüyoruz" (Yusuf/36) der ve problemlerini O'na arz ederler.. girdiği her imtihanı başarıyla bitirmiş, dost-düşman herkesin sinesine taht kurmuş bu babayiğidi Allah bir kez de, dünya karşısında tavrını değiştirmemesiyle takdir buyurur ve "rahmetimizi dilediğimize nasip kılar ve ihsan şuuruna erenlerin ecrini zayi etmeyiz" (Yusuf/56) der İlâhî te'minâtını ihtarda bulunur.. o güne kadar kalpleri her zaman, O'na karşı kıskançlıkla atan kardeşleri, gün gelip de haset atmosferinden sıyrılabildikleri bir anda "doğrusu, biz seni ihsanla bütünleşmiş kimselerden görüyoruz" (Yusuf/78) diyerek O'na, kapalı da olsa tarziyede bulunur ve sadakatını itiraf ederler.. ve nihayet Hz. Yusuf (as), olgunlaşmış, itmi'nâna ulaşmış bir insan olarak bunca şahidin yanında, mazhar bulunduğu İlâhî lütuflara bir de kendi şehadet eder ve "doğrusu kim Allah'tan korkar, takvâ dairesinde yaşar ve her çeşidiyle sabrı temsil edebilirse, Allah da böyle ihsâna ermişlerin ecrini zayi etmez" (Yusuf/90) der, tahdis-i nimette bulunur.