İnsan Hakları Kavramının Aldatıcılığı
Oysa ki, yazılan, söylenen ve deklare edilen şeyler, donanma gecelerinde, yanıp-sönen havâi fişekler gibi yanmasıyla sönmesi bir oluyor; ifade edilmesini müteakip hemen unutuluyor, derken ölümlü vaatlerin yerini ölümsüz inkisarlar ve ızdıraplar alıyordu. Eşitsizlik azalmıyor, artıyor.. mevcut baskı her yerde daha ciddi esaretlere inkılâp ederek devam ediyor.. insanî hak ve hürriyetler, amansız harp ve istibdatların dişleri arasında eriyip gidiyor.. ve tabiî topyekün insanlığın cennet beklentileri de cehennemî görüntülere çarpıp kırılıyordu ki; bu da, bizim gibi güçsüz milletler için, âdeta, bir mazlumiyetten başka bir mazlumiyete, bir mağduriyetten başka bir mağduriyete intikal adına birer ara fasıl mahiyetinde idi.. ve ilan edilen her yeni İnsan Hakları Beyannamesiyle bir kere daha ümitleniyor, seviniyor ve arkasından da yeni inkisarlara düşüyor ve yeni beklentilere koyuluyorduk...
Şimdilerde de değişen bir şey yok; yirmibirinci asra girerken, yine dünyanın yarısından fazlası, beklentileriyle pürheyecan; maksadının hilafına maruz kaldığı şeylerle inim inim ve çektiklerinin ızdırabını ümit ve hayallerindeki mutluluk vehimleriyle tadil ederek yaşamaya çalışıyor.. tabiî buna yaşamak denecekse!.
Dün Asya Steplerinden Balkanlar’a, Hindistan’dan Kırım’a, Belçika Kongosu’ndan, Merakeş’e kadar müstemlekecilerin tabiî suret-i haktan görünerek yerli halka çektirdikleri aynı fecâyi ve fezâyii, bugün Cezayir’den Somali’ye, Filipinler’den Dağıstan’a, Saraybosna’dan Karabağ’a aynı ürpertiyle müşahede ediyor ve iki büklüm oluyoruz. Öyle anlaşılıyor ki, tarihî hadiselere dur! diyecek ve onlara kendi boyasını çalacak tarih yapmaya namzet seçkin bir millet veya seçkinler topluluğu zuhur edeceği, zuhur edip tutarlı ve kalıcı politikalar üreteceği, maddi-manevi güç kaynaklarımızı keşfedip ortaya çıkaracağı âna kadar da bir kısım kanlı kâtillerle temsil edilen bu kanlı arenalar daha bir süre devam edecek.
- tarihinde hazırlandı.