İnsan-ı Kâmil Mertebesi ve Peygamberimiz
Evet, insanın zâtı, Zât-ı Hak'a, sıfatları da sıfât-ı Sübhaniye'ye dayandığı gibi, bunlardaki izafîlik ve sınırlılık ya da zılliyet ve cüz'iyet de tamamen, Cenâb-ı Hakk'ın evsafındaki hakikîliğe, nâmütenâhîliğe, asliyet ve külliyete delâlet etmektedir veya delâlet etmek içindir.
Zât-ı Hak'la bu çerçevedeki münasebet açısındandır ki, insan-ı kâmil mertebesine ulaşan müstaid bir müntehî, aynı zamanda hilâfet-i tâmme mertebesine de yükselmiş sayılır. Bunun üstünde ise, vücub-imkân arası bir nokta diyebileceğimiz "ev ednâ" payesi vardır. Ve o payenin de, gelmiş-gelecek bütün insan-ı kâmiller arasında bir tek mümessili olmuştur; o da mertebe-i ekmel veya Hazreti Ehadiyet'in tecelli-i etemmine mazhar bulunan Hazreti Rûh-u Seyyidi'l-Enâm'dır (sav). O'nun bu ölçüde "aksa'l-merâtib"i ihraz buyurması, yüksek ahlâkı; davranışlarındaki istikameti; Rabbiyle münasebetlerindeki derinliği; dünyevî-uhrevî konulardaki dengesi; ilâhî ve kevnî hakikatlerin esrarına nüfuzdaki ısrar ve kararlılığına lütfedilmiş peşin bir teveccüh-ü Rahmânîdir. Bu itibarla da, O'nun dışındaki bütün kâmillerin kemâlâtı O'na nispeten izafî, tâlî ve O'na tebeiyete bağlıdır. Evet, semâ-i risâletin ayları ve güneşleri sayılan başımızın tâcı bütün o büyük insanların nur ve ziyası, Hazreti Rûh-u Seyyidi'l-Enâm'ın içinde bulunmadığı zaman itibarıyladır. Busayrî: "O bir fazilet güneşi, diğerleri ise yıldızdır. Yıldızlar ışıklarını insanlara ancak geceleri sızdırırlar" diyerek, O Zât'ın, güneşin üstünlüğünü hâiz olduğunu, diğerlerinin ise, O'na nispetle peykler mesâbesinde bulunduğunu ve O'nun olmadığı dönemlerde çevrelerine nurlar saçıp etraflarını aydınlattıklarını söyler ki, yerinde bir tespittir.
Her şeyden evvel, Hazreti Rûh-u Seyyidi'l-Enâm (aleyhi ekmelü't-tehâyâ), varlığın hem çekirdeği hem de meyvesi olması itibarıyla, hilkat ağacı mebde'den müntehâya hemen her faslında sürekli O'nunla münasebet içinde olmuş ve O'na bağlı gelişmiştir. Aslında O, meyvenin de ötesinde, hilkat ağacının özü, usâresi ve rûhudur. İsterseniz, O'na (aleyhi salavâtullâhi ve selâmuhû) varlık bulamacının en temel unsuru da diyebilirsiniz.
"Hilkat-i âlemden maksad-ı a'lâ
Dünyaya gelmiş ol mihr-i muallâ.."
- tarihinde hazırlandı.