Vücud ve Şuhud Farklılığı

Bir nesnenin esasları kendinden, zâtı itibarıyla var olması başka, onun Hz. "İlim" ve "Vücud" tecellileriyle farklı aynalarda farklı görüntüler sergilemesi daha başkadır. Böyle bir farklılığı sezebildiğimiz takdirde, vücud ve şuhûd mülâhazalarının dayandığı esasları bir mânâda görmek mümkün olabileceği gibi, sûret ile hakikat arasındaki ayrılığı ve var edip ayakta tutanla var olup onunla kâim bulunanı idrak etmek de mümkün olacaktır.

Bu farklılığı biraz da avam üslûbuyla şöyle açabiliriz: Varlık ve eşya, kendi zâtları itibarıyla mâdûm, Hakk'ın ziya–i vücudunun gölgesi veya gölgesinin gölgesi olması açısından da mevcut sayılırlar. Vücûd–u sûrî başkadır, vücud–u hakikî başka: Sûretler, şekiller O'nun atıyyelerinden birer akistirler; ne O'durlar ne de O'ndan müstağnidirler. O, "var olun!" dedi var oldular. Feyzini kestiği anda yok olur giderler. Ne hulûl, ne ittihad, ne tecessüm, ne tecessüd ne de rûh–u sârî; O'nun esmâ ve sıfâtı bütün mevcudâtın hakikî medârı.. işte hepsi o kadar...

"Sûrete nazar eyler isen "sen" ile "ben" var,
Ammâ ki hakikatte ne sen var ne de ben var." Anonim