Yolsuzluk ve Aldatmaca Yoktu

O zamanlar, günümüzün problemleri sayılan hortumlama hiç mi hiç bilinmez; spekülasyona sadece bazı frenkçe sözlüklerde rastlanılır; haram yeme, haramîlik sayılır; çalma-çırpma da eşkıyalık kabul edilirdi. Dahası, bu türlü levsiyâta bulaşmak sadece o münkerâtı işleyenler için değil, onların aileleri, mensup bulundukları oymakları, ikamet ettikleri köyleri, kasabaları için de birer ar sebebi telakki edilirdi. Dinî duygu, dinî düşünce onların iliklerine kadar işlemiş bir ruh ve can; ahlâk "olmazsa olmaz" en yüce hakikat ve diyanet de insan olmanın zaruri bir gereği sayılırdı. Herkes hemen her zaman "iman", "ilim", "marifet" mülahazalarıyla oturup kalkar; ve çok defa mehâfet ve mehâbet soluklardı. Kimse kimsenin hukukuna tecavüz etmez, kimseye haksızlıkta bulunmaz; kazara böyle bir şeye maruz kaldığında da, hak ölçülerine bağlılık içinde "Zulme zulümle mukabele edilmez" felsefesiyle hareket eder ve hep Müslümanca davranırdı. Defaatle aldatılsa dahi alçakların işi saydığı aldatmaya asla tenezzülde bulunmaz, gördüğü vefasızlıkları, beklentisiz bir vefa duygusuyla yumuşatmaya çalışır; hoyratlık ve kabalıkları "karşı tarafa ders" deyip centilmenlikle savar ve kendisine yapılan bütün kötülükleri de tek yanlı kalmaya mahkûm ederek, fena sonuçlar doğurması muhtemel bütün olumsuzlukları "lâakal" yarıya indirirdi.