Lüks ve Zevk Tutkusu Sanat Ruhunu Öldürdü

Aşırı lüks ve zinetperestlik, insanlardan fazilet ve güzel ahlâkı alıp götürdüğü gibi gerçek sanat anlayışı ve zevk-i selimi de bütün bütün öldürdü. Ve artık günümüzde, güzellik telâkkisi öylesine bayağılaştı ki; bu anlayışla, ne dâhiyane düşünceleri inkişâf ettirip geliştirme, ne de sanata yeni buutlar kazandırma katiyen mümkün olmayacaktır. Hatta aramızda bir kısım fevkalâde istidatlar bulunsa bile, bunlar, zevk ve sanat anlayışından mahrum muasırları tarafından takdir edilmeyecekleri düşüncesiyle, çocuksu eserlerle kendilerini küçültecek, müşteri ve alkışçıların seviyesine inecek ve hiçbir zaman inkişâf etme fırsatını bulamayacaklardır.

Evet, böyle bir atmosfer içinde, ne güzellik aşkı, ne gönülde ilhamların coşması, ne de sanatkârlık ruhu katiyen gelişemez. Böyle bir anlayış içinde, sanat perişan, sanatkâr bir satıcı, sanatseverler de muhtevadan habersiz, dış yaldız ve kabartmalara hayran bir sürü çocuklardır.

Dış tesir ve baskılarla ruhta köleleşmiş bugünkü nesiller, dönüp kendi özlerini bulacakları, fıtrat kanunlarına dehâlet edecekleri, varlıklarının toprak ve tohumlarına sahip çıkacakları güne kadar da, bu eziklik ve bu perişaniyet devam edeceğe benzer. Günümüzün, zevksizlik ve derbederliğini görüp düşündükçe, eski devirleri hasretle yâd etmemek elden gelmiyor. Kudret elinin hazırladığı incelerden ince programa göre ve kutsilerin eliyle, tekrar tekrar tabiat kazanında karıştırılıp hallaç edilen pırıl pırıl o fıtrî hayat, rengârenk güzellikleri ve kanaviçe zerafetiyle, uzaklaştığımız kendi yamaç ve kendi kıyılarımız gibi artık çok gerilerde kaldı...