Tarihimizde Yükseliş

Bir zamanlar, güneş bu ülkede doğar, rahmet bu ülkeye yağar, güller, çiçekler de bu ülkede açardı. Yıldızlar bu ülkeye göz kırpar, semâ bu ülkeye tebessüm eder ve öteler bu ülkeye bir başka bakardı. O zamanlar, bir baştan-bir başa dağlarımız bağ, bağlarımız da Cennet bahçeleri gibi büyülü ve rengarenkti. Tekmîl ovalarımız-obalarımız, Hızır’la arkadaşlığa ermiş gibi hep canlı ve hep pırıl pırıldı.. oralarda bin râyiha ile eserdi esince rüzgâr.. ve sabâ her yerde misk ü anber sürünür gezerdi. Dost-düşman binbir iştiyakla yamaçlarımızda tenezzühe koşar.. ve Çin’den-maçinden kopup-gelen kervanların biri konar, biri kalkardı.

Gökteki ihtişamla yerdeki güzelliklerin ufuk teşkîl ettiği bu dünyâda, ışık ve renk arası gelip-giden ruhlar, neşeyle daldan dala uçuşan kuşlar gibi hep şen ve şakrak, gönüller de Firdevslere koşmanın heyecanıyla soluk - soluğa ve sımsıcaktı. Zaman zaman, Cennetlere açık bu sihirli dünyânın kapısında, tasavvurlarımız gidip gökler ötesi âlemlere dayanınca, sonsuzun güzellikleri gönüllerimizde nâra atmaya başlardı.

Bu yemyeşil iklimin bağı-bahçesi, gülü-çemeni hayatımız gibi nabızlarımızda atar ve dört bir bucaktan ruhlarımıza akıp-gelen manâlar, kulaklarımıza bir sihirli zemzeme fısıldar ve bizi sürprizlere açık yamaçlarda tenezzühe çağırırdı.