Tevbe Adabı ve Önemli Hususlar
Hatanın seviyesi ne olursa olsun, tevbe ederken, yeni günah tasavvurlarına karşı pişmanlık ve tiksinti ile inlemeyen, her şeye rağmen bir kere daha istikâmet çizgisinin altına düşebileceği endişesiyle ürpermeyen, Hakk'dan uzak kalmanın sonucu olarak, içine düştüğü yanlışlık ve inhiraflardan kurtulmak için Hakk’a kulluğa, kullukta samimiyete sığınmayan tevbe adına yalan söylemiş sayılır...
Mevlâna bir yerde gerçek tevbenin sembolü nasûhu şöyle konuşturur: "Cenab-ı Hüdâ’ya bir hakiki tevbe ettim ki, can tenden ayrılıncaya kadar onu bozmayacağım. Aslında o mihnetten sonra, merkepten başka kim ayağını helâk ve hatar tarafına atar ki..?"
Tevbe bir fazilet yemini, onda sebat ise bir yiğitlik ve irâde işidir. Usûlünce tevbe edip sebat edenin şehitler mertebesinde olduğunu Hz. Seyyidü'l-Evvâbîn söylüyor. Tabiî sürekli tevbe ettiği halde, bir türlü günah ve inhiraflardan kurtulamayanın tevbe ve istiğfârının, tevvâbların, evvâbların yöneldikleri kapıyla alay olduğunu da...
Evet, "Cehennemden korkarım" deyip günahlardan kaçınmayan, "Cennete müştâkım" deyip amel-i sâlih işlemeyen, "Peygamberi severim" deyip sünnetlere karşı alâkasız kalan biri, iddialarında ciddi olamayacağı gibi, ömrünü kat’i günah ve sûrî tevbeler arasında sürdüren, dolayısıyla da, Hakk’a dönüşlerini isyanlar arası molalara benzeteceğimiz böyle vefânâşinasların samimiyet ve hulûslarını kabul etmek de oldukça zordur.
- tarihinde hazırlandı.