Tevbe, İnabe ve Evbe İlişkisi

Sâlikin ilk menzili, tâlibin ilk makamı tevbe, ikinci makamı ise inâbedir. Halk arasında, herhangi bir mürşide intisâb etme merâsiminde temsil edilen usûl, âdâb ve töreye de "inâbe" denildiğini hatırlatıp geçelim... Tevbede, duygu, düşünce ve davranışların, muhâlefetten muvâfakata, muarazadan mutabakata yönlendirilmesine karşılık, inâbede mevcut mutâbakat ve muvafakatının sorgulanması bahis mevzûudur. Tevbe, "seyr ilallah" ufkunda bir seyahat ise, inâbe "seyr fillah", evbe de "seyr minallah" kuşağında bir miraçtır. Bu üç teveccühü şöyle de anlatabiliriz: Ukûbet endişesiyle Hakk’a sığınma bir tevbe; makam ve derecâtı muhafaza arzusuyla onda fâni olma bir inâbe; ondan başka her şeye kapanma da bir evbedir. Birincisi bütün mü’minlerin halidir ve ezanları da: "Ey iman edenler, hepiniz inhiraflardan vazgeçip Allah’a sığının!" (Nûr, 24/31) dır. İkincisi evliya ve mukarrabînin vasfıdır; kâmetleri de, mebde itibâriyle "Rabbinize inâbe ediniz" (Zümer/54), müntehâ itibâriyle de: Cenâb-ı Hakk’a saygı dolu bir kalple geldi" (Kaf/33) dir. Üçüncüsü enbiya ve mürselînin hususiyetleridir. "Şiarları da ne güzel kuldur. Çünkü her zaman (Allah’a) rucûdaydı" (Sâd/44) şeklindeki ilâhî takdir ve iltifattır.