İnsanların Durumlarına Göre İsar’ın Dereceleri

İnsanların temsil durumları itibarıyla îsâr da kendi içinde derece derecedir:

1- Başkalarını yedirip içirip kendisinin aç ve susuz durması ve başkalarını görüp-gözettiği halde kendisini yer yer ihmal etmesi ki, herhangi bir kul hakkını çiğnememe kaydıyla ebrâr ahlâkındandır ve insanı evc-i kemâlât-ı insaniyeye çıkarır.

2- Herkese ve her şeye rağmen, Allah'ın ona olan bütün ihsanlarını, sadece ve sadece O'nun rızasını düşünerek bezletmektir, bezlettikten sonra da düşünmemektir ki mukarrabînin tavrıdır.. ve bu tavrın temsilcilerinde verme hazzı birkaç kadem daha alma sevincinin önündedir.

3- "Îsâr-u îsârillâh" sözleriyle ifade edilen haldir ki; apaçık husûsî mazhariyetlere bile birer mahmil bularak, ücret ve huzûzât vaktinde bütün mevhibeleri nisyâna gömüp, sadece ve sadece O'nu duyup, O'nun varlığının ziyâsının gölgesi olduğunu hissetmektir ki, "Akrabü'l-Mukarrabîn"in yoludur. Bu mânâda, Hz. Şeref-i Nev-i İnsan ve Ferîd-i Kevn-i Zaman bir îsâr kahramanıdır ve O kahramanın mîrâcı da bu engin arayış sayesinde O'nu aranan biri haline getirmenin serencâmesidir.. O'nun gökler ötesi âlemlerden, dönüp insanlar arasına inmesi hiç kimseye nasip olmayan bir "îsâr" derecesi ise, ümmeti adına cennetten çıkıp cehennemlere gözyaşı salması, salıp bütün insanları dilemesi de hiç kimsenin tasavvur bile edemeyeceği bir başka îsâr derinliğidir.