Ruhun Yaratılmasında Birkaç Boyut
Ayrıca, insan ufku itibarıyla da ruhun birkaç vilâdeti söz konusudur: 1. Onun taayyün-ü evveldeki vilâdeti ki, bu, hakikat-i Ahmediye'ye bakar. Bu mülâhaza, ruhun cesetten evvel yaratılmış olduğunu kabul edenlere göredir. 2. "Ona kendi ruhumdan nefhettim." fehvasınca ruhun âdemiyetteki vilâdeti. 3. Mevcut ruhun, cismâniyet ve hayvaniyet üstü mânevî vilâdeti ki; buna, kalb ve sır ufkunda onun yeniden neş'eti de denilebilir. Bu vilâdet aynı zamanda insanoğlunun fiilen hilâfet payesini ihraz etmesinin de değişik bir unvanıdır. Hilâfet payesinin mazhar-ı tâmmı insan-ı kâmildir.. ve insan-ı kâmilin beden ve cesedi dahi -ruhun gerisinde dursa da- ruhaniyet televvünlüdür. Hazreti Ruh-u Seyyidi'l-Enâm'ın keramet mebde'li miraç hâdisesinde, cesed-i mübareklerinin -O'na ruhlarımız feda olsun- ruhlarının yedeğinde seyahat-i semaviyesinin buna bir misal teşkil ettiğini daha önce hatırlatmıştık. İsterseniz siz ona ruhun emriyetinin cismin halkiyetine galebesi de diyebilirsiniz. Böyle bir cisim, pek çok ahvâl-i âdiyesinde dahi mücellâ bir ayna gibi "Göründüğünde Allah anılır." mazmununca hep O'na nâzırdır, O'nun evsâf-ı celâliye ve kemâliyesini aksettirir, O'nu hatırlatır, O'nu duyurur ve O'nu hissettirir.
Evet bir insan-ı kâmil, konumunda ve konumuna göre duruşunda sürekli farklılık sergiler. O kendine has farklılığıyla doğar, zâhirî ve bâtınî hâsseleriyle bu farklılığın hakkını eda etmeye çalışır, farklılığının şuurunda olarak yaşar.. ve yaşadığı gibi de ötelere yürür. Hatta onun cesedi dahi bu farklılıktan nasibini alır. Enbiyâ-yı izamın (alâ nebiyyinâ ve aleyhimüssalâtü vesselâm) cesetlerini toprağın yemeyeceği buna bir misal sayılabilir..
- tarihinde hazırlandı.