Huzurlu Bir Toplum Olmanın Gerekleri
Evet, sıhhatli bir toplum, onu teşkil eden fertlerin iç derinliği ve kalbî, rûhî hayatıyla mevcut sayılır. Ve varlığını, canlılığını da ancak onlar sayesinde devam ettirebilme durumundadır. Denebilir ki, toplum, tamamen aile fertlerinin ve fert izotoplarının hâl ve keyfiyetine göre şekillenmekte ve buna göre yönlenmektedir.
Buna binaen, fertlerde mevcut olan her güzellik, her kıymet ve her değer katlanarak topluma akseder. Aksine, onlardaki her uygunsuzluk, her yetersizlik de, bir skandal ve bir fâcia olarak toplumun yolunu keser ve onu derinden derine yaralar.
Bu açıdan, fertleri, içten içe yanmış ve karbonlaşmış bir toplumda, ne canlılık, ne sıhhat ve ne de elde ettikleri nimet ve imkânları değerlendirerek, yeni lütuflara liyâkat kazanma ve yeni ufuklara doğru açılma, asla söz konusu değildir. Bilâkis, fertlerdeki bu iç çözülme, önce onlarda, sonra da toplumun bütün kesimlerinde zincirleme hüsranlara yol açacaktır ki; bu da, o toplumun kendi içinde çürüyüp yok olması demektir.
Bu şundandır; "Yüce Yaratıcı, bir topluma bahşettiği nimetlerini, o toplum kalbî ve rûhî durumunu değiştirmedikçe geri alacak ve değiştirecek değildir" (K). Yani o cemaat, kendisine bahşedilen nimetlere mazhar olduğu andaki safvet, samimiyet, azim, kararlılık ve hasbîlik... gibi, yüce hasletlerini yitirmedikten sonra, -ilâhi âdete göre- o nimetlerin alınması ve o toplumun derbederliği asla söz konusu değildir. Aksine, bir heyet-i içtimâiye kendini yücelten ve ayakta tutan bu üstün vasıfları kaybedince, orta sütun çökmüş ve toplum çatısında tamiri imkânsız yıkıntılar meydana gelmiş demektir.
Onun içindir ki; bizler, asırlardan beri devam ede gelen sarsıntı ve çöküntülerimize, dışta sebepler arama yerine, insanımıza iç murâkabe, kendi içinde derinleşme ve kendi kendini keşfetmeyi tavsiye ediyoruz. Ve yine onun içindir ki; makam ve mansıba dilbeste olmayı, öldürücü zehir sayıyor ve hayâlî zaferlerin ganimetini paylaşma uğrunda verilen kavgalara, cinnet nazarıyla bakıyoruz. Ve yine onun içindir ki, bu yüce davaya gönül vermişler arasında, şahsî çıkar arayanları ve şahsî refah peşinde koşanları, bu güzîde topluluk içine sızmış zararlılar addediyor, onlardan ve düşüncelerinden uzak kalmaya çalışıyoruz.
Ne mutlu, geleceğin dünyasını kuracak hasbîlere! Ne mutlu, kutsiler pazarında insanlık uğruna ateşlere atılanlara ve çarmıha gerilenlere! Bin muştu olsun, şahsî haz ve zevklerini, içinde yaşadıkları topluma fedâ edenlere!
- tarihinde hazırlandı.