Toplumların Ömrü ve Çözülmeler

Bir tomurcuk, bir yumurta, bir yavru binbir zorluklarla meydana gelir ve varlığa erer. Sonra küçük bir ihmâl az bir gaflet ve ehemmiyetsiz bir ârıza ile mahvolur gider. Gider de, ne bahar bekleyen tomurcuktan, ne yığın yığın müşkülleri aşarak ortaya çıkan yumurtadan ne de yavrudan eser kalmaz. Toplum hayatı da öyledir. Bin meşakkatle elde edilen zaferler; debdebe ve ihtişama ulaşan medeniyetler; göz kamaştırıcı ümranlar, beklenmedik bir kırağı ile yerle bir edilir de, esefli birer rüya, hasretli birer hayâl olur kalırlar.

Nedendir bu çözülüş ve çöküşler? Nedendir önüne geçilmez gibi işleyen bu hâdiseler? Acaba, toplumları ve medeniyetleri, bu âfetlere karşı koruyacak bazı seralar bulunamaz mı.? Bulunamazsa, insanın cemadattan (cansız varlıklar) farkı nedir...?

Evet, her fert gibi, her toplumun da belli bir ömrü ve takdir edilmiş bir eceli vardır. Müddetini dolduran her fert ve toplum -büyük veya küçük bir sebeple- elvedâ diyerek ayrılır. Ayrılır da kimse onu durduramaz. Her varlık bu mihnet evine birer birer gelir, birer birer gider; bu geliş ve gidişte fertleri, milletler ve devletler takip eder. Gelenler bir yığın çâre ve tedbire dayanarak gelir. Ama gidenler, sezilmedik sebeplerle ve sessizce silinir gider. Şimdiye kadar bu kahhâr-ı devvârın [2] dişleri arasında binlerce millet ve yüzbinlerce ümrân çiğnenip gitti. kim bilir, daha nice medeniyetler, o diş ve damaklar arasında eriyip yok olacaktır.!

[2] Kahhâr: Ziyadesiyle kahreden, yok eden, batıran. Devvâr: Çok dönen, devreden.