İnkara Saplanan Gençliğin Durumu

Bu gençler, milletin bütün târihî değerlerini red ve inkâr ediyor, bir çırpıda her şeyi değiştireceklerini sanıyor ve bu mevzuda karşılarına çıkacak bilumum problemleri rahatlıkla halledeceklerine inanıyorlardı. Hayat ve medeniyetin güzelliklerini, masmâvi bir sabahın tâzeliği içinde tahayyül ediyor ve âdeta her şeye renkli bir cam arkasından bakıyor gibi hayallerle oynaşıyorlardı.

Kendi dünyâlarından habersiz ve nankörce yetişen, bu değişip başkalaşmaya açık gençler, çarçabuk dış tesirlerde kalıyor, başka iklimlere ait hususiyetlere gönül kaptırıyor ve başka nizamlara âşık oluyorlardı. O günleri görmüş ve o günlerin alafranga terbiyesiyle yetişmiş hemen bütün nesiller, içinde yetiştikleri topluma muarız yaşamayı âdeta huy edinmiş; ona ait hiçbir şeyi tasvip etmiyor; millî ve târihî değerleri "şarklılık ve asyalılık" diye red ve tezyif ediyor ve her gün bize ait değerlerden birine başkaldırışa geçiyor, sonra da hezeyândan hezeyâna yalpalayıp duruyorlardı.

Böylece, hep aynı anlayış, hep aynı duyuş ve aynı sezişle yabancılaşmaya meyillenmiş bu serâzâd gönüller, hep hülyâlı hisler içinde yüzerken "memnu"lar birer birer yokediliyor, "meşru’lar-gayr-i meşrular" izâfîlik telâkkisiyle askıya alınıyor ve hayat dümdüz hâle getiriliyordu.