Mabetlerin Çağrıştırdıkları

Bu ülkenin gerçek sesi ve mûsikîsi, günün hiç bir saatinde susmayan ve her vakit bir değişik buutta kendini hissettiren mabetlerden, ibâdetin o her zaman hissedilen ışıklarının büyüleyici manâlarından ve aşk u şevkin gönüllerimizi hoplatan derinliklerden gelir.

Mabed bazen, en derin ve en mahrem fısıltılarıyla içlerimize inşirah salar ve ruhlarımızdaki ihtiyaçları, arzuları, hülyaları bir bir tatmin eder, herkesin his ve düşünce dünyasına göre mutlaka ona bir şeyler anlatır ve dikkatini çeker...

Mabed bazen öyle derin bir lezzet ve iştiyakla duyulur ki, sanki onun o ışıktan ikliminde herkes ebedî yolculuğa azmediyormuş da, bir sırlı, bir bilinmez yol telaşıyla eli-ayağı dolaşıyor, heyecandan heyecana sürükleniyor gibi olur; olur da, yer yer dağınıklığa düşer, zaman zaman ciddîleşir, bir yakarışın inşirahıyla dopdolu, bir de yakarışın endişesiyle sapsarı.. kâh yeryüzünde mesafelerle savaşıyor gibi yol alır.. kâh göklerde zaman üstü keyfiyetlere ulaşır ve mesafelerin üstüne çıkar.. ama mutlaka, O'nu düşünür, O'nu sayıklar ve hep O'na ermenin yollarını arar.

Mabed, her zaman değişik telden sesler verir ve hiçbir zaman bütün bütün sessizleşmez.. onun aydınlık ikliminde hemen her vakit gizli-açık bir mırıltı duyulur ama, herkes onu sezip anlayamaz. Bu mırıltılar bazen minâre endamlı, bazen kubbe görkemli nağmeler halinde bütün ufkumuzu sarar ve her yerde "tın tın" duyulur ve her bucak onun aksi sadâsıyla inler. Bazen de, minârelerin şerefelerinden, mescitlerin mihrap ve minberlerinden yükselerek havada tatlı tatlı dalgalanır, dalgalanıp varacağı yere varır; sonra da yukarılardaki nemlerin çiy noktasına ulaşınca yağmurlaşıp yeryüzüne geri döndükleri gibi, onlarda değişerek, katlanarak rahmet damlaları haline gelerek başımıza boşalırlar.

Mabed, her yanıyla, ruhumuzun alışık olduğu bir nesneymiş gibi, bizim için her zaman hisli, içli, yumuşak ve mûnis olmuştur. Onun harîminde her defasında ayrı ayrı şeyler duymuş, ayrı ayrı şeyler hissetmiş ve ibâdetlerimizle, zikr u fikrimizle bunları dile getirmeye çalışmışızdır.

Mabetlerin hayat ve maneviyat tüten iklimlerinde, bütün göklerin ve gökler ötesi ışık âlemlerin derinlik ve parıltıları ışıldar durur. Evet, oralarda, göklerden yeryüzüne inmiş gibi durmadan parıldayan.. ve şerefelerin çevresindeki kandillere, minâreler arasındaki mahyalara ve câminin içindeki avizelere çarparak gelip gönüllerimize akan, aktıkça da hislerimize daha bir derinlik kazandıran bütün bir ukbâ aleminin cümbüşü mevcuttur.. ve bu Mabette de, arzuları gökyüzündeki yıldızlar kadar çok, ışığa uyanmış gönüllere öteden hep nurlar yağar...