Vera Sahibi İnsan

Pend-i Attar sâhibi attarca üslûbuyla bu düşünceye hoş ve enfes bir ses katar: "Vera‘ duygusundan Allah korkusu peydâ olur, vera‘sız kimse ise kıyamette rüsvay olur. Kim ki vera‘ çizgisinde istikametini buldu, onun duruşu da, kalkışı da, hareketi de, sükûtu da Allah için oldu. Bir kimse ki, Hakk dostluğunu umar, eğer vera‘ yoksa, o kimse muhabbet iddiasında yalancıdır."

Vera‘, zâhir ve bâtın buudlarıyla yerine getirilmesi kulluk borcu bir külldür. Vera‘ yolcusu, takva ile ulaşılan zirvelerde dolaşırken, bir taraftan zahiriyle, emr u nehiylerin âzâd kabul etmez kölesi olarak hayatını onlarla örgüler.. ve "Allah için işler, Allah için başlar", Allah için oturur, Allah için kalkar. Allah için yer, Allah için içer, "lillah, livechillah dairesinde hareket eder" diğer taraftan da bâtınını "Haziratü’l-Kuds"ün izdüşümü haline getirerek, kalbindeki "kenz-i mahfi" ile halvet olur ve bütün bütün ağyara kapanır. Yani, O’na götürmeyen düşüncelerden uzaklaşır.. O’nu hatırlatmayan görüntülere sırtını döner, O’nu söylemeyen beyanlara -onlara beyan denecekse- kulaklarını tıkar ve O’nun kıymetler listesine girmeyen şeylerden de elini-eteğini çeker.

Bu manâdaki vera‘, insanı Allah’a amûdî (dikey) olarak yükseltir. Bundandır ki, Cenâb-ı Hakk, Hz. Musa’ya: "Bana yaklaşmak isteyenler vera‘ ve zühd gibisini bulamamışlardır" ferman eder.