Vasl’ın Anlamı

Vasl; ulaştırma, birleştirme, kavuşturma mânâlarına gelip, sâlikin, ilm-i şuhûd ile Hakk'a vuslatı şeklinde yorumlanmıştır ki; bazılarının zannettiği gibi o, katiyen kulun Hakk'la, Hakk'ın da kul ile ittisâli demek değildir. Zira, Hazreti Kadîm, hâdisle (sonradan var edilen) kâim olamayacağı gibi, hâdis de kadîme mahal olamaz. İşte, bu kabil anlayışlar bir kısım su-i te'villere açılma olacağından ötürü bazı muhakkikler, "Zat-ı Hakk vuslat ve infisali kabul etmez" diyerek "Nerede olursanız olun Allah sizinle beraberdir" (Hadîd, 4) medlûlünce, Hz. Zât'ın, her an iki cihanda mukaddes ve münezzeh bir çeşit vaslının söz konusu olduğunu ısrarla vurgulamışlardır. Vurgulamış ve sâlik vicdanındaki vaslı, mükâşefe erlerinin basiretlerinden zulmânî perdeler kaldırılarak, gönül gözlerinin maiyyet sır ve nurlarına vâkıf ve âşina olma şeklinde anlamışlardır. Böyle bir maiyyet ve kurb anlayışının ise, en yumuşak panteistlerin bile ittisal ve infisal telâkkîleriyle te'lif edilemeyeceği açıktır. Çünkü, bu anlayışa göre sâlik, sürekli keynûnetler (oluşumlar) ağında Hz. Kudret ve İrade'nin sevkiyle hep insiyaklar süreci içinde bir muhtar u mecburdur. Böyle birine, konumu açısından dense dense kabil, münfail, ayine denir ama, katiyen fâil, masdar ve asıl denemez.