Kur’an’da Evvel ve Ahir

Evvel-âhir, Kur'an'a göre, leyl-nehâr, cennet-nâr, mü'minîn-küffâr.. gibi mütekâbil esmâ ve mesânîdendir. Zat-ı Ulûhiyet mülâhazaya alınıp "Evvel" dediğimizde; her şeyden ve herkesten müstağni, sabıkı bulunmayan, kıdem tahtının Sultanı ve kendi kendine varolan "Vâcibu'l-Vücûd" kastedilir. "Kânellahü ve lem yekün meahu şey - O evvellerden evvel vardı ve beraberinde de hiçbir şey mevcut değildi." gerçeği, böyle bir evveliyet ve kıdemi ifade etmektedir. Bazıları bu hadise "ve hüve el-âne alâ mâ kâne aleyhi - O şu anda da olduğu gibi bulunmaktadır." ilavesini yapmaktadırlar ki, eğer bu sözle, "O'nun varlığı kendinden ve vâcip, eşyanın vücudu ise O'nunla kâim" demek istiyorlarsa bunda bir mahzur olmasa gerek; yok, var olan sadece O, varlık ve hâdiseler bütünüyle vehim ve hayalden ibaret olduğunu iddia ediyorlarsa, "hakâiku'l-eşyâi sâbitetün" gerçeğine zıt böyle bir çarpıklığı kabul etmemiz mümkün değildir.