Kur’an’da Ağlama Kelimesi

Önceki din ve başka kitaplarla ilk tembihini almış olan, müteâkiben Son Peygamber'den son mesajı dinlerken hâlden hâle giren eski mü'min, yeni mûkinleri tebcil sadedinde de Kitab-ı Mübîn: "Onlar, Peygamber'e inen Kur'ân'ı dinlediklerinde ondan anlayıp zevk ettikleri haktan ötürü sen onların gözlerinin yaşlarla dolup taştığını görürsün." [8] şeklinde ferman ederek, gözyaşlarının nezd-i ulûhiyetteki önemini ihtar eder.

Kezâ Kur'ân, Allah yolunda mücahede için, gerekli imkâna sahip olamadıklarından ve bu konuda kendilerine bir el uzatılamadığından dolayı "Habibim! Sen onlara: Size binek olarak verecek bir şey bulamıyorum, dediğinde, (düşmanla savaşa iştirak edemediklerinden ötürü evlerine) gözleri yaşlarla dolu olarak döndüler." [9] fermanıyla daha başka gözyaşı kahramanlarını nazara verir ve semanın takdirleriyle o kırık kalpleri teselli eder.

Ağlamanın rabbânîlere mahsus bir hâl olduğunu hatırlatmanın yanında, hayatı oyun ve eğlence sanıp ömürlerini gülüp oynamakla geçirenler hakkındaki ikaz ve tembih de yine Kur'ân'a ait. Kur'ân "Gayrı bunlar kazandıkları onca negatif şeyden ötürü az gülsün ve çok ağlasınlar." irşadıyla ağlamanın önemine farklı bir göndermede daha bulunur.

Kur'ân onlarca âyetle ve farklı üslûplarla hep aynı gerçeği hatırlatır ve bize, konumumuza göre bir duruş belirlememizi salıklar.

[8] Maide sûresi, 5/83
[9] Tevbe sûresi, 9/92