Şiirin Evrenselliği

Aşk lügatinde en birinci makam şiire aittir. Şiirin kanatlarıyla, herkes tarafından duyulma ufkuna yükselen sözler, bütün hudutları aşarak her bucakta uçabilir; her milletle konuşabilir ve her gönüle bir zeytin dalı uzatabilirler. Bugüne kadar nice parlak dimağlardan fışkırıp taşan beyan çağlayanları olmuştur ki, zamanla renk atmış, matlaşmış birer silik tabloya yada sığlaşan birer akıntıya dönüşerek, seyircisi ve tâlibi olmayan ülfet mağdurları haline gelmişlerdir. Kendi öz ve esasları üzerine oturmuş sağlam bir şiire gelince o; her zaman tazeliğini, canlılığını korumuş ve söz sultanlığını hep sürdürmüştür. Hele bir de bu şiir, ruh ve mânâ âlemlerine açıksa, o, sözler üstü bir seviyeye yükselerek gidip, rûhânîlerin vird-i zebânı olmuştur.

Bazen, en iyi şiirler bile kendiliklerinden güzelliklerini tam gösteremeyebilirler; bu, o beyan âbideleri için bir talihsizlik demektir. Ama uzun zaman böyle bir talihsizliğin sürüp gitmesi de katiyen söz konusu değildir; zira bugün olmasa da yarın bir kısım söz sarrafları onları mutlaka duyacak, tanıyacak ve ortaya çıkaracaktır. Evet, günümüzde olduğu gibi şiirin bazen, kitlelerin alâka göstermediği değersiz bir metâ durumuna düştüğü çok olmuştur; ne var ki, bu alâkasızlık hiçbir zaman uzun sürmemiş; cevâhir kadrini bilen söz üstatlarınca hemen kendi özüyle yeniden taçlandırılıp beyan saltanatının tahtına oturtularak, biat izhariyle bir tâzim kazası yapılmıştır.