Şiirin Kaynağı
Bu itibarla da diyebiliriz ki, şiirin esası 'kelâm-ı nefsîye dayanır ve kendi sesiyle terennüm edildiği yerde o, tamamen insanın gönlü ve duygularıdır; bundan dolayı, onun dışarıya vuruşu da farklı farklıdır. Bu dışarıya vuruş bazen dizi dizi sözler, bazen birkaç damla hikmet, bazen köpüren bir sevinç veya simsiyah bir keder, bazen bir demet aşk u şevk, bazen dolu-dizgin bir hamâset, bazen buruksu bir gurbet, bazen pür neşe bir vuslat, bazen de bunların birkaçını birden aksettiren çok renkli beyanlarla olabilir. Ne olursa olsun şiirde esas; mazmun, mânâ ve mefhumların önce insanın iç derinliklerinde buğu buğu buharlaşıp 'çiy' noktasına ulaşması, sonra da dupduru yağmur damlacıkları gibi sözcükler halinde sayfaların bağrına dökülmesidir. Aksine, insanın gönlünde doğup bulutlar gibi yükselerek semavîleşmeyen mazmun ve mefhumlardan meydana getirilmiş nazımlar şiir değil, yapmacık sözlerdir ve her biri birer iç 'çelişki' ifadesidir. Evet, vicdanın sesi olarak insanın ruhunda şekillenmeyen sesler, sözler, çok süslü ve sanatlı da olsalar, hattâ zâhirî derinlikleriyle başları da döndürseler, yine kof sayılırlar.
- tarihinde hazırlandı.