Kur’an’ın İnsandan Bahsetmesi

Kur’ân, insanın yaratılış gayesi ve kendisinin taşıdığı ana maksatlar istikametinde her şeyden kadri, kıymeti, değeri ve manâsı ölçüsünde bahseder. Tüm insan hayatını ilgilendiren ibretler meşheri ve fertlerin, milletlerin kısaca tüm ferdî ve içtimaî yönleriyle insan hayatının temel taşları olarak peygamberlerin ve eski kavimlerin kıssalarına yer verir; Marifet-i İlâhî, tevhid, îman hakikatleri, insanın çok çeşitli husûsiyetleri ve kâinat kitabının başlıca manâ hüzmeleri olarak ilmî hakikatlere temas eder ve inkâra, bıkkınlığa, aklın ve iradenin iptaline, eskimeğe, anlaşılmazlığa ve söz israfına yol açmayacak biçimde mecaz, teşbih, temsil ve istiarelerle her devrin, her mekânın, her tabakanın ve her seviyenin insanına -tabir caizse- en hazmedilir komprimeler halinde meseleleri takdim eder. Güneş gibidir Kur’ân; mağarada büyüyenle üniversitede yetişene farklı ışık göndermez ama herkes de ondan aynı derecede ışık alamaz. Ekvator’daki insanla, kutuplardaki insan ondan farklı farklı istifade eder. Tarlasında tohum saçan insanla, o tohumun meyvelerini sofrasında yiyen insanın mazhariyetleri farklıdır. En üst rütbe ve makamdaki ordu komutanının verdiği hücum emri ile gösterdiği hedef, albay, yüzbaşı veya onbaşınınkiyle aynıdır ama seviye, telâkki, tatbik kabiliyeti, şumullülük ve ağırlık derecesi farklı farklıdır.

Meselâ Kur’ân 14 asır önce ‘incir’ demiş.. incir, çekirdeği, kök ve gövdesi, dalları ve yaprakları, çiçekleri ve nihayet meyvesiyle bir bütünü ifade etmektedir. Ama ilk devir insanı, ‘incir’ denilince diyelim ki çekirdeğini anlamış.. sonra gelenler köklerini, daha sonrakiler gövdesini, onları takip edenler de dallarını anlamışlar. Yaprakları ve çiçekleri derken, bugünün insanı ‘meyve’yi anlar olmuş. İşte Kur’ânî hakikatler, çekirdeğinden meyvesine yetişip kemâle eren bir ağaç misâli, Kıyâmete kadar her seviyedeki göz ve gönüle hitapla her insanı tatmin edecek keyfiyettedir. Her dönemde insanlar, Kur’ân’ın ortaya koyduğu bütüne kabiliyetleri nispetinde parça parça talip olacaklardır.

Buna biz, ‘icmalde tafsîl’ diyoruz; yani, Kur’ân’ın ‘sehl-i mümtenî’ yönüdür bu: Çekirdekte meyveyi gösterme ve ifade etme.. bir güneş halkedip, her bir canlının gözünde derece derece ışımasını temin etme ve aynı zamanda hem ısısından mahrum bırakmadan, hem de yakmadan her bir varlığı besleyip büyütme...

Güneş öyle bir ışık kaynağıdır ki sönmez ve eskimez. İnsanlar doğar, büyür, yaşlanır ve ölürler; dünya değişir; tarih sahnesinde milletler görünür gider ama, Güneş, hep aynı Güneştir ve dürüleceği âna kadar da tazelik ve güzellik timsalidir.