Hür Düşünme ve Düşünceye Saygılı Olmak

Mirasçının beşinci vasfı; onun hür düşünebilmesi ve düşünce hürriyetine saygılı olması şeklinde hulâsa edilebilir. Hür olabilme, hürriyeti duyabilme insan iradesinin önemli bir derinliği ve benlik sırlarına açılmanın da sihirli kapısıdır. O derinliğe açılamayan ve o kapıdan içeriye giremeyene insan demek oldukça zordur. Yıllar ve yıllar var ki bizler, hem içten hem de dıştan korkunç bir esaret cenderesi içinde kıvranıp duruyoruz. Duygu ve düşüncelerimize çeşit çeşit baskıların yapıldığı esaret cenderesi içinde.. okumanın, düşünmenin, hissetmenin ve yaşamanın tahdit edildiği böyle bir ortamda yenileşme ve gelişme bir yana, insanın insanî melekeleriyle kalabilmesi bile mümkün değildir. Evet, böyle bir zeminde, tecdit ruhuyla şahlanmış gözü sonsuzluklarda büyük insanların yetiştirilmesi şöyle dursun, saf ve düz insan seviyesinin korunabilmesi bile çok zor olsa gerek. Böyle bir vasatta olsa olsa, şahsiyet kaymasına uğramış zayıf karakterler, sünepe ruhlar ve duygularıyla mefluç insanlar bulunur. Yakın tarihimiz itibarıyla, hem yuvanın, hem sokağın, hem eğitim müesseselerinin hem de sanat çevrelerinin ruhlarımıza pompaladığı çarpık düşünceler, sakat kriterler, maddeden ruha, fizikten metafiziğe her şeyimizi altüst etti. Bu dönem itibarıyla, düşüneyim derken saplantılarımızı ortaya koyuyor, her şeyi benlik yörüngeli plânlıyor, inanç ve anlayışlarımızın yanında başka inanç ve anlayışların da olabileceğini hiç mi hiç hesaba katmıyor; fırsat buldukça sık sık kuvvete başvuruyor, kuvvete başvurarak hakkın da iradenin de, hür düşüncenin de ağzının payını veriyor ve gelip gelip başkalarının tepesine biniyorduk. Ne acıdır ki şu anda bile bunların olmadığını ve olamayacağını söylemek mümkün değildir. Oysaki milletçe yenilenmeye doğru yürürken, bir taraftan bin yıllık tarihî dinamikleri gözden bir kez daha geçirmemiz, diğer taraftan yüz elli senelik çeşitli 'değişim' ve 'dönüşümler'i sorgulamamız şarttır. Şarttır, zira günümüzde hükümler ve kararlar bir kısım tabulara göre verilmektedir. Böyle belli düşünceler altında verilen kararlar ise malûldür.. velûd olamaz.. ve hele beklenilen aydınlık bir dönemi hazırlayamaz. Halihazırdaki anlayışa göre hazırlansa hazırlansa ihtirasların öldürücü ağında yığınlar arası çatışmalar, partiler arası boğuşmalar, milletler arası kavgalar ve kuvvetler arası müsademeler hazırlanır. Bugün bir kesimin diğeriyle vuruşması bundan, farklılıkların kavgaya dönüşmesi bundan ve bir türlü aşılamayan yeryüzü vahşeti de yine bundandır. İnsanlar bu kadar bencil, bu kadar muhteris, bu kadar acımasız olmasalardı ihtimal dünya şimdikinden bir hayli farklı bir görünüm arz edecekti.