Kur’an’ın Muhteva Zenginliği

Şimdiye kadar nice söz üstadı, beyandan ne sihirli âbideler tesis etmiş ve nice düşünce insanı, ne felsefî ve ideal sistemler kurmuşlardır. Ama bugün bütün o âbideler birer virâne ve o ideal sistemler de, tarihin yaprakları arasında soluk birkaç satırlık hatıradan ibaret kalmışlardır. Beşer ufkunda tecellî ettiği günden itibaren tazeliğini devam ettiren bir beyan varsa, o da, işte bu Kur'ân; ve insanlığı sahil-i selâmete çıkaracak bir sistem varsa, o da, bu mübarek kitabın muhtevasıdır. Onun beyanında öyle sihirli ve parlak bir câzibe vardır ki, sesinin ulaşabildiği yerlerde başka sözler malayaniyata dönüşür. Onun muhteva zenginliği karşısında düşünce ve sistem sarrafları birer dilenci halini alır.

İnsan, varlık ve Allah hakikatine tercüman olan bu kitap, insan gerçeğini öylesine incelerden ince tahlil eder, eşya ve hâdiseleri o kadar hassas ve ölçülü değerlendirir ki, az bir dikkatle hemen herkes, bu tahlil ve değerlendirmenin öbür ucunda âdetâ nâmütenâhîyi görür gibi olur. Dolayısıyla da, Kur'ân'ın sihirli dünyasına girebilen kalp ve ruh insanları, bir fihrist çerçevesinde kendi nefislerinde duyup hissettikleri her şeyi, kâinatta mufassal bir kitap muhtevasıyla görür, duyar ve ömürlerini işaret ve emarelerin dünyasında hep ona doğru yürüyen seyyahlar gibi sürdürürler.