Kültürel Değerlerden Yabancı Unsurların Ayıklanması

Aslında, toplum yapısının sıhhatli ya da arızalı, pozitif ya da negatif yanları açısından -aklın zahiri nazarında her zaman görülüp hissedilme de- önemli bir tesirinin olduğu muhakkaktır. Fertler, içinde bulundukları toplumun çocuklarıdırlar ve her şeyi onun atmosferinde duyar, yaşar ve benimserler. Bu konuda umumî mânâda ilim ve irfan sahiplerine, hususî mânâda da sorumlulara düşen şey, toplumu yanlış şekilde etkileyen ve akla, müşâhedeye, tecrübeye, dinî düşünceye ters bir kısım yabancı ve zararlı mülâhazaların ayıklanmasıdır. Tarihte bu ayıklamanın en büyük kahramanları peygamberler olmuştur. Onlardan sonra ise, ilhamla gerilmiş asfiyâ; kalb ve kafa bütünlüğü içinde bulunan fikir adamları; fizik yanında metafiziğe, muhakemenin yanında vicdanî seziye, tecrübenin yanında vahy-i semâvîye değer veren ilim adamları gelir.

Hz. Nuh, "ved", "suvâ", "mağûs", "yaûk", "nesr"i sorgulayarak; Hazreti İbrahim, çevresini saran puta ve putçu düşünceye baş kaldırarak; Hazreti Musa, zulme, istibdada ve insanların sömürülmesine karşı koyarak; Hazreti Mesih, tabulaştırılan maddeyi yerden yere vurarak; İnsanlığın İftihar Tablosu, kendinden evvelkilerin uğrunda mücadele verdikleri bütün yanlışlıkların yanında, cehalet, fakr u zaruret, ihtilaf ve iftirak gibi beşerin yakasını bırakmayan içtimaî hastalıklarla savaşarak.. O'ndan da günümüze kadar gelip geçmiş bütün mücedditler ve kâmil mürşitler de hayatı Allah'ın emir, irade ve hoşnutluğu çerçevesinde yeniden yorumlayarak hep bu ayıklama işini gerçekleştirmeye çalışmışlardır.

Evet, kültürün oluşması, devam ettirilmesi için, onun bütün unsurlarıyla toplumun her kesiminde duyulup hissedilmesinin yanında, yabancı ve yozlaştırıcı düşüncelere karşı da ortak bir tepki uyarılmalıdır ki, bir yandan kendi hususiyetlerimizle kendimiz olarak kalırken, diğer yandan da, bâtıl, hurâfe ya da yabancılaşma girdabına takılmadan geleceğe yürüyebilelim.