Dâvâ Adamı

Kıvrım kıvrım Hakk’a uzanan ışıktan yolda,
Benliğin her basamağını aşan kahraman;
Yok gözü servette-sâmanda, parada-pulda;
Büklüm büklüm bir yumak onun elinde zaman.

Durmuş gök yolculuğuna rampalar kuruyor,
Ermiş Hızır’la bir halvete önceden önce;
Gelip-geçene şafak mesajları sunuyor,
Bağrında tek ışığın çakmadığı her gece...

Elinde meş’alesi, saçıyor her yana nûr,
Kandiller sıra sıra geçtiği her bucakta;
Atlas ikliminde her dem üfül üfül huzûr,
Tütüyor amber kokusu, tüten her ocakta.

Yeşeriyor geçip gittiği yerler ardından,
Nâra atıyor ovalar, obalar, yamaçlar...
Rüzgâr bahar kokusuyla esiyor her yandan,
Bir bir doğruluyor devrilen ulu ağaçlar.

Sonsuzla iç içe onun düşünce dünyası,
Dilinde bir yanık türkü, gönlünde heyecan;
Gözlerinde rengârenk âhiret haritası,
Benliğinde nokta nokta ötelere iman...

Sızıntı, Şubat 1986, Cilt 8, Sayı 85