Hak Dostu

Hak dostu ezelin komşusu, ebet yolcusu,
Azığı, asâsı, yolu Allah’a emanet.
Hep tecelli avlar, gönlünde ışıktan pusu,
Kemankeşi, yayı, oltası, ağı muhabbet...

Gözleri nergis gibi süzgün, çehresi apak,
Gönlünün kanatları meleklerinkine eş;
Sanki bir miraç şehsuvarı altında burak,
Nazarı ufuk ötesinde, rûhunda ateş.

Tıpkı bir mangal gibi derinliklerinde kor,
Duyguları bahar bulutları gibi yüklü;
Toprak kadar mahviyet içinde, ama vakur,
İçi dalga dalga ummanlardan da köpüklü...

Işıktan dünyasında madde-mânâ iç içe,
Beyan çeşmesinden 'ledün' kevserleri akar;
Sûreti, uhrevîliğine ince bir peçe,
Bir gözü dünyaya, öbürü ukbâya bakar..

Hep bir çevgâna benzeyen boynunun halkası,
Sonsuza ulaşma azmiyle yay gibi gergin;
Kaynaya kaynaya buharlaşmadır sevdası,
Kendince “hiç” olan gönlü, semâdan da engin...

Nazarı, meleklerin dolaştığı noktada,
İklimi, dudağı kurumuşların durağı..
Ve her zaman kervanlar konar-kalkar ard arda,
Hızır çeşmesine benzer büyülü otağı.

Gözlerinin içinde sihirli seslenişler,
Çevresinde âdeta bir ledünnî tenhalık;
Bu uhrevî koyda hep ümitli bekleyişler,
Burası Hakk’a bir kapı, kapı da aralık...

Gel sen de kır elindeki benlik kâsesini!
Yürü O’na açılan yolda son hadde kadar!
Duyacaksın her bucakta ezelin sesini..
Tüllensin hep ufkunda solmayan bin bir bahar...

Sızıntı, Haziran 1996, Cilt 18, Sayı 209