Kudsîler

Gölgesine pervaneler koşar kudsîlerin,
Sîneleri güneşin taç tabakasına denk..
İnim inim ve güvercin kalbi gibi ürkek,
Cennetler kadar şirin, sonsuzluk kadar derin;
Gölgesine pervaneler koşar kudsîlerin.

Bir ayna gibi parıldayan çehrelerinde,
Öteden esip gelen nûr hüzmeleri çağlar.
Bin râyihayla eser iklimlerinde rüzgâr;
Sonsuz sükûna erer insan çevrelerinde..
Bir ayna gibi parıldayan çehrelerinde.

Hayat üfler geçerler geçtikleri her yere,
Avuçları içinde toprak altın kesilir..
Şeker-şerbete döner dudaklarında zehir.
Ve en başta kapı aralamış sînelere,
Hayat üfler geçerler geçtikleri her yere.

Sözleri Sonsuz'un çerağları gibi pâr pâr,
Ufuklarında bulut, bulutlar da yüklüdür..
Sînelerinde mağma, mağmalar köpüklüdür,
Söyler, söz cevherinden çeşmeler akıtırlar,
Sözleri Sonsuz’un çerağları gibi pâr pâr.

Büyülü soluklarıyla gebe kalan zaman,
Bir kutlu doğum sancısıyla hep kıvrım kıvrım..
Bu kutlu vilâdet benim beklenen baharım!
Işığını, rengini hep ötelerden alan,
O büyülü soluklarla gebe kalan zaman.

Sızıntı, Mart 1990, Cilt 12, Sayı 134