Soyumun Şarkısı

Soyumun gezdiği bahçede güller açarmış,
Dudağında kıpkızıl kan, yanağında jâle;
Sabâyla salınan zülüfler koku saçarmış,
Alev alev yanan sînelerdeki âmâle...

Yaprak sesleri arasında bülbül nağmesi,
Gelip kulaklara çarpan mâhûr âhengiyle;
Tıpkı Cennetlerin tüllenen lâtif ma’kesi,
Hiç ölmeyen güzelliği, solmayan rengiyle...

Her yan bir “Bağ-ı İrem” bu bahar ülkesinde,
Buhurdanlar gibi hep tütüp-duran sîneler,
Solukladıkları ölümsüzlük bestesinde;
Neşeyle soluklandılar aylar ve seneler.

Ay, Güneş başka duyulurdu onun bağrında;
Goncalar tüllenirken çiçekler arasında.
Her gün bir başka fasıl bahçesinde, bağında,
Güzellikler tüterdi akında karasında...

Böyle bir dünya bugün hayâl sayılsa bile,
Ölümsüz sesler duymuştuk o altın günlerden,
Geçerken evlâd-ı fâtihân debdebesiyle,
Tarih ürpererek ayağa kalkmıştı birden.

Harıl harıl at üstünde bir karanlık gece,
Uçmuştuk üveyk gibi ışıktan kanatlarla..
Işıklarıyla aydınlanmıştı her bilmece,
Savaşmışlardı her dem köhne kanaatlarla...

Sızıntı, Aralık 1990, Cilt 12, Sayı 143