Bilim Olimpiyatları ve Türkiye

Orta öğretim seviyesindeki birtakım okulların son yıllarda yurt içi ve yurt dışında düzenlenen proje ve bilim olimpiyat yarışmalarına katılmaları, başarılar elde etmeleri hakkındaki düşünceleriniz nelerdir?

Bu milletin bağrından kopmuş ve yine bu milletin hamuru ile yoğrulmuş inançları, düşünceleri temsil eden okulların, gerek yurt içi, gerekse yurt dışında tertiplenen bilim olimpiyat yarışmalarına veya proje yarışmalarına katılmaları çok önemlidir. Geleceğe açık ve geleceği bütünüyle kucaklama azmiyle yollara düşmüş insanların bu gerçeği bir an olsun hatırdan dûr etmemeleri gerekir. Hele bu meselenin devlet politikası olarak ele alınmadığı günümüzde, devletini, milletini seven ve onu geleceğe taşımak isteyen fertlerin ve grupların bunu hiç ihmal etmemeleri önemli bir vecibe hâline gelmiştir. Şayet, ricalarımın bir şey ifade ettiğine inansaydım, bu mesele ile alâkalı devlet kademelerindeki zatlara, "Ne olur bunu bir devlet politikası olarak ele alın!" ricasında bulunurdum. Bilmem ki, böyle bir yaklaşım meselenin ehemmiyeti adına sizlere bir fikir veriyor mu?

Bir diğer açıdan; meseleyi dinle irtibatlandırmak mümkündür. Şöyle ki, gerek Asr-ı Saadet'te bazı münferid vak'alarla, gerekse fıkhın bir mektep olarak ele alınıp ekoller hâlinde geliştiği dönemlerde –tabiî o devirdeki şartlara göre– bu türlü ilmî faaliyetler hep teşvik görmüştür. O günlerden Osmanlı'ya uzanan çizgide, ilmin hemen her dalına ait bu gelişmeler, başta padişah veya halifeler olmak üzere herkes tarafından ilgiyle takip edilmiş, başarılı olanlara mükâfatlar verilmiştir. Zaten bizi asırlarca dünya idaresinde söz sahibi yapan da bu anlayış ve bu anlayışın ürünleri değil mi?

Ayrıca; aşağılık komplekslerine girmeden özünü koruyup kendi olarak kalabilen, millî ruh ve millî düşünce ekseninde milletimizle aynı şeyleri duyup hisseden, hissedip yaşayan gençlerimizin bilim olimpiyatlarına katılması, oralarda başarılar elde etmesi, hatta sadece yurt içinde değil, Türkiye'yi temsilen gittikleri yabancı ülkelerde başarılar elde etmesi, başta milletimiz olmak üzere bütün dünyaca çok büyük önem arz etmektedir. Zira asırlar var ki, "Müslümanlardan ilim adamı çıkmaz." düşüncesi, etrafta kol gezmekte ve âdeta bizi felç etmekteydi. Hatta bu düşünce bir inanç hâlinde kromozomlarımıza öyle işlemiş idi ki; yıllardan beri ümit konuşan, ümit anlatan bir insan olarak buna neredeyse ben bile inanmıştım. Onun için "Başta biz olmak üzere" tabirini kullandım. Evet, Allah'ın lütfuyla elde edilen bu başarılar gerek içte, gerek dışta, gerek dost çevrede, gerekse düşman çevrede Müslümanlardan ilim adamı çıkmaz imajını yıkmış ve paramparça etmiştir.

Aslında, asırlardan beri güç ve kuvveti ile bizi ezen Batı, bu türlü düşüncelerle bizi psikolojik olarak da eziyor, biz de bunun karşısında hep aşağılık kompleksi içinde bulunuyorduk.. bulunuyorduk, zira ufkumuzda buna mâni olacak yalancı bir şafak emaresi bile gözükmüyordu. Ama şimdiden sonra, aynı şeyleri söylemek doğru değildir. Öyle zannediyorum ki, kendi içimizdeki bu ezikliği atmanın verdiği rahatlıkla, önümüzdeki yıllarda –Allah'ın inayetiyle– daha büyük projelere daha büyük başarılara imza atmak mümkün olacaktır.

Bu başarıların içe dönük bir diğer faydası da; bazıları yıllardan beri bu okullara "Kur'ân Kursu" diyorlardı. –Kur'ân kurslarına canlarımız feda– Ama bu okullarla birlikte kâinat kitabını hallaç etme, Kur'ân'ın kâinatı, kâinatın Kur'an'ı okumasından hareketle, fizikî dünyada cereyan eden hâdiselere vâkıf olma, eşyayı derinlemesine inceleme.. ve Kur'ân'ın, Peygamber vasıtasıyla gösterdiği ufku yakalayarak insanlığın hizmetine sunma gibi, ülkemiz ve ülkümüz için çok yararlı bir düşünce milletimizin istifadesine sunulmuştur. İşte bu gayeye ulaşma, hatta onun zirvesine çıkma, yani Türkiye'yi dünya çapında organizelerde temsil ederek başarılar elde etme; içeride de bu okullara karşı bakış açısını değiştirmiş, tabandan tavana ilgi odağı hâline getirmiştir. Bu nimetleri bizlere ihsan eden Rabbimiz'e binlerce hamd ü senâ olsun!..

Ayrıca bu başarılar, okulları gönülden destekleyen insanları alabildiğine rahatlatmıştır. Artık bu insanlar, çarşıda-pazarda gezerken, esnaf arkadaşları ile konuşurken, oldukça rahat ve bu okullara mensubiyetle iftihar eder hâle gelmişlerdir. Böylece bir taraftan bugüne kadar devam edegelen gönülden desteklerini katlayarak sürdürürken, öte taraftan da, başka destek bulmada çok önemli bir vesile elde etmiş ve bunu her mahfilde kullanmaya başlamışlardır.

Bütün bunlar yapılırken şu da bilinmeli ki, elde edilen bu başarılar, gelinen bu seviye hedef değildir veya son nokta değildir. Himmeti dûn tutmayı günah sayanlardanız. Bu sebeple şimdilerde amatörce yapılan bu işlerle, gelecekte yapılacak –inşâallah– daha profesyonelce şeylere zemin, altyapı, blokaj hazırlandığını düşünüyoruz. İnşâallah, yakın bir gelecekte bütün dünyanın gıpta edeceği ABD'nin NASA'larına bedel TÜRKSA'ların kurulacağı ve ilim adına hemen hemen her şeyin patentinin Müslüman ilim adamlarına ait olacağı günler yakındır ve mutlaka gelecektir.

Unutulmaması gereken bir husus da şudur: A'dan Z'ye her safhada, başlangıçtan bitişe, kalb balansının iyi ayarlanması, niyetin hâlis tutulması şart, hatta farzdır. A'dan Z'ye dedik, yani bu yarışmalarda derece alan talebesinden, onu yetiştiren öğretmenine, maddî-mânevî desteklerini esirgemeyen insanlardan, hiçbir rolü olmayıp sadece başarılar karşısında sevinen kadın-erkek bütün taraftar gönüllere kadar.. evet, bütün bu insanlar kalb balanslarını iyi ayarlamalı ve daima "şükr-ü mutlak" içinde bulunmalıdırlar. "Şükrederseniz nimetimi artırırım, nankörlükte bulunursanız azabım çok şiddetlidir." (İbrahim sûresi, 14/7) ulvî beyanından hem fer alarak hem de ürpererek, her zaman olduğu gibi, elde edilen başarılardan sonra, herkes Rabbi'sine şükretmeli, kendini secdeye atıp tevhid hakikatini bütün benliğinde duyma neşvesiyle, yana yakıla O'na yönelmelidir. Zira, kat'iyen biliyor ve inanıyoruz ki mazhar olduğumuz her şey O'ndan.

Bir hedef göstererek bu bahsi kapatalım. Keşke çalışmalardan bazıları da kanser ve AIDS ile alâkalı olsaydı! Evet, bu amansız ve imansız hastalıkların devasının bulunabilmesi insanlığa çok büyük hizmet olacaktır. Hatta diyebiliriz ki yüz okul, talebeleri, hocaları ve maddî imkânlarıyla birleşerek, kansere deva bulup bir insanın kurtuluşuna vesile olsalar, bu inanmış insanların hepsi Cennet'e girebilir. Rica ederim, bu hasta siz olsanız ve ötede Cennet'in kapısı size açılsa, burada o kanserden veya AIDS'den kurtulmanıza vesile olanları, "Bunları almadan gitmem Allahım!" demez misiniz?

Bir süre önce, bir TV programında temiz olmayan enjektörden AIDS virüsünü kapmış bir kadını seyrettim. Aradan 2-3 ay geçmiş olmasına rağmen, o manzara hâlâ gözümün önüne gelince, bir türlü hislerime hâkim olamıyor ve gözyaşlarımı salıveriyorum. Kadın ağlıyordu. Zira iffetli biriydi. Ve toplum içinde bilinen şekliyle de o hastalık fuhuş yoluyla bulaşıyor. İşte kadın ihtimal bunun ezikliğini yaşıyor ve ağlıyordu.

Evet, "İnsanların en hayırlısı insanlara faydalı olandır." fehvâsınca, eğitim gönüllüleri çalışmalarını bu düşünce ve inanç etrafında örgülemelidirler.

Pin It
  • tarihinde hazırlandı.
Telif Hakkı © 2024 Fethullah Gülen Web Sitesi. Blue Dome Press. Bu sitedeki materyallerin her hakkı mahfuzdur.
fgulen.com, Fethullah Gülen Hocaefendi'nin resmî sitesidir.