Bedr-i Suğra

Ebû Süfyan, Uhud'dan ayrılırken: "Bir sene sonra Bedir'de buluşalım!" deyip meydan okumuş ve Allah Resûlü de, onun bu teklifini kabul etmişti...[1] Ve ertesi sene tam vaktinde ordusuyla Bedr'e geldi. Fakat müşriklerden hiçbir ses yoktu. Efendimiz, orada bir iki gün bekledi ve ardından Medine'ye döndü ki; buna İslâm tarihinde "Bedr-i Suğrâ" denir. Daha önceki Bedr'e benzer küçük bir zafer kazanılmış ve müşriklerin kalbine korku salınmıştı. Nuaym b. Mesud, Allah Resûlü'ne gelip, Kureyş'in büyük bir ordu toparlayıp Bedr'e doğru gelmekte olduğunu söyleyerek Müslümanları korkutmak istemişti. Hâlbuki onun verdiği bu haber, sadece mü'minlerin imanını artırmıştı. Kur'ân-ı Kerim bu hâdiseden bahsederken şöyle der:

الَّذِينَ قَالَ لَهُمُ النَّاسُ إِنَّ النَّاسَ قَدْ جَمَعُوا لَكُمْ فَاخْشَوْهُمْ فَزَادَهُمْ إِيمَاناً وَقَالُوا حَسْبُنَا اللّٰهُ وَنِعْمَ الْوَكِيلُ

"İnsanlar onlara: 'Düşmanınız olan kimseler size karşı bir ordu topladılar, onlardan korkun!' dediler. Bu onların imanını artırdı da: 'Allah bize yeter. O, ne güzel vekildir!' dediler."[2]

Bu ikinci Bedir'den de gayet itminan içinde dönmüşlerdi ve çölde tekrar emniyet esintileri duyuluyordu. Artık, bir kere daha iyiden iyiye bütün kabilelerde, Allah Resûlü'nün emniyet atmosferi duyulmaya başlamıştı.

[1] İbn Hişâm, es-Sîratü'n-nebeviyye, 4/34; İbn Kesîr, el-Bidâye ve'n-nihâye, 4/38.
[2] Âl-i İmrân sûresi, 3/173.