Hafız Ahmed Efendi

Hocaefendi'yi ilk defa bir Ramazan gecesi, tahmin ediyorum 1966 yılında, Türk Ocağında verdiği bir seminerde dinledim. Biz teravih namazını hatimle kıldığımız için biraz gecikerek gitmiştik. Fakat o güne kadar eserlerde. Kur'an'ın mucizevi yönlerine dair okuyup da anlayamadığım ve kafamda bir soru olarak kalan meselelere o konuşmada cevaplar bulmuştum. O günkü konuşma beni o kadar cezb etmişti ki, bir daha Hocaefendi'yi bırakmadım. Kestane Pazarı Camiindeki bütün vaazlarına gittim.

Bir vaazında çok sinirli ve celalliydi. Adeta cemaatı çocuk azarlar gibi azarlamıştı. Namazdan sonra da terini kurutmak için imam odasına çekilmişti. Hacı Bekir Amca, bana ısrarla odaya girmemi söyledi. Ben her ne kadar direttiysem de sonunda cesaret edip kapıyı çaldım. Hocaefendi başıyla girebileceğimi söyleyince içeriye girdim ve karşısına oturdum. Bir müddet sessizlik devam etti. Ben ona o da bana bakıyordu; fakat ben kendisini üzen bir şeyin olup olmadığını sorma cesaretini bulamıyordum. Zaten bir iki defa ancak görüşmüştük. Önünde duran Kur'an-ı Kerimi açtı. Bir ayet çıktı. 'Ben bir şey diyemeyeceğim' dedi ve Kur'an-ı kapattı. Başkada birey söylemedi. İlk defa baş başa kalmamı işte bu imam odasında ve bu atmosfer içinde oldu.

Bir-iki hafta Hocaefendi'yi görememiştim. Bu bana sanki bir kaç sene gibi geldi. Karar verdim, ne yapıp yapıp kendisiyle görüşecektim. Altındağ'ından bir dolmuşa binip Çankaya'ya geldim. Oradan da yaya olarak Kestanepazarı'na gideceğim. Dolmuş ışıklarda durdu, ben dolmuştan indim. Bir de ne göreyim Hocaefendi karşımda duruyor. Tam müftülüğün önünde. Daha ben kendisine bir şey demeden, o cebinden anahtarları çıkarıp bana uzattı ve 'Sen git, benim odada dur. Benim müftülükte biraz işim var. Ben daha sonra gelirim' dedi. Ben hayret etmiştim. Kendimi, ona bu kadar yakın bilmiyordum. Ancak o gün hakikaten Hocaefendi'yle görüşmeye çok ihtiyacım vardı..

Bir mecliste büyük bir zat iki saate yakın sohbet etti, Hocaefendi de tek kelime konuşmadan dinledi. Sohbetin sonunda o zat, Hocaefendi'ye hitaben şu sözü söyledi:

'Başından beri ben konuştum; fakat sen ders verdin.'