Mamak Günleri: Ahmet Bezirci Anlatıyor

Kendiniz hakkında bilgi verir misiniz?

Konya'da 03.05.1940'da doğdum. Ailem Bezirciler ailesine mensuptur. Süleyman, Abdülbaki ve Mithat olmak üzere 3 erkek çocuğum var.

1975 yılında sanayide Bezirci dedelerimizden kalma arsa üzerine Bezirci Hacı Veli Ağaç Vakfı'nı kurduk. Vakıf bünyesinde 60 kadar dükkan yaptırdık. Dükkanların geliri ile 40-50 kadar talebenin okutulmasıyla, yeme içme, giyim ve barınma masraflarını karşıladık. 1975'ten beri bu vakfın idaresinde bulunarak hizmetlerimizi devam ettirdik.

Bunu müteakiben Konya'da 1976 yılında arkadaşlarla Sarıcalar Toprak-Su ve Arazi Islahı Kooperatifi'ni kurduk. 1996 yılına kadar kooperatifte yöneticilik yaptım.

Yine arkadaşlarımızla Meram ve Karatay Hizmet Edenler Derneği'ni kurduk. Bu dernek çerçevesinde üç adet kız Kur'an kursunu hizmete soktuk. Bunlar, Kara Kayış, Kozağaç ve Mengene kız Kur'an kurslarıdır. Bu kurslarda ilkokulu bitirmiş ileri seviyede okuma durumu olmayan kız çocuklarımıza hizmet veriliyor. Ben de bunların hizmetlerine koşmakla günlerimi geçiriyorum.

Kaç yılında asker oldunuz? Askerlik öncesinde Fethullah Gülen Hocaefendi'yi tanıyor muydunuz?

1960 yılında asker oldum. Hocaefendi'nin adını daha önce duymamıştım. Kendisiyle askerde tanıştık. Muhabere alayının küçük bir camii vardı. Orada namaz kılma esnasındaki karşılaşmalarımızda tanıştık. Ben ondan bir sene önce gelmiştim askere. Askerliğimin ustalık dönemini geçiriyordum. Gayet temiz bir giyimi vardı. Titiz davranırdı. Ciddi bir duruşu ve tok bir ses tonuyla konuşmaları etkileyici idi.

Askerlik süresince ne kadar beraber oldunuz? Beraberliğiniz sadece acemilik döneminde mi oldu? Sonraki yıllarda görüşebildiniz mi?

Askerlik süresince Hocaefendi ile 4 ay arkadaşlığımız oldu. 2 ay eğitim, 2 ay da kursta beraber olduk. Hocaefendi eğitim yerinden sonra bizim tabura, çavuş teknisyen kursuna geldi. İki ay boyunca muhabere ve yüksek sürat kursunda kaldı. Subaylar kurs verirlerdi. Ben de o zaman kurs eğitmen yardımcısı idim. Kurs devam ederken Hocaefendi'yi dersane kıdemli yardımcısı seçtik. Böylece biraz hafifletmiştik kendisini.

Hocaefendi'nin dağıtımı geldiğinde benim de terhis olacağım günler yaklaşmıştı. O İskenderun'a gitti. Ben de bir ay içinde terhis olup memleketim Konya'ya döndüm. Askerlik bitiminden sonra uzun yıllar kendisiyle görüşemedim ve mektuplaşmamız da olmadı.

Hocaefendi İskenderun'da askerliği bittikten sonra Konya'ya uğramış. Bizim eve kadar gelerek beni ziyaret etmek istemiş. Evde annem vardı. Ben yaylaya gittiğimden evde değildim. Annem Hocaefendi'yi misafir edip bir şeyler ikram etmiş. Böyle bir görüşme imkanını kaçırmış oldum. Çok vefalı bir arkadaş, bir dost ve Hocaefendi idi. Bizim eve gelip beni arayıp soracak kadar hassasiyetini göstermişti.

Bir asker arkadaşı olarak sizinle ve çevresiyle münasebetleri nasıldı?

Ankara Mamak Muhabere Okulunda A ve B blokları arasında 4 adet dersane vardı. Alay komutanı Lütfi Aral idi. Dersanelerin etrafını ağaçlandırmak istiyorduk. Birgün komutanımız geldi ve "Bezirci, ağaç fidanlarının bulması benden, bakması da senden" diyerek bana ağaç dikimi konusunda emir verdi. Bir kaç gün içinde bir sürü ağaç fidanıyla geldi. Arkadaşlarla dersanelerin etrafını bir güzel ağaçlandırdık. Ağaçlar kısa zamanda yetişti ve yeşillenmeye başladılar.

Yine bir gün bu ağaçlarla çevirili dersanede Hocaefendi ile otururken Alay komutanı oradan geçmekte idi. Ağaçları görünce durdu ve incelemeye başladı. Çok hoşuna gitmişti. Yanındaki askerlerden birini göndererek beni çağırttı. Hemen gittim ve tam tekmil selam verdim kendisine.

Alay komutanı bana "Ağaçları güzel bakmışsınız, yetişmişler, güzel olmuş, tebrik ederim. Buraya senin ismini verelim, bir levhaya ismini ve memleketini yaz" dedi. "Emredersiniz komutanım" diyerek dersaneye döndüm. Hocaefendi hâlâ orada oturmuş beni bekliyordu. Yanına geldiğimde yüzümdeki sevinç ifadesinden olacak ki, bir değişiklik olduğunu anladı ve tok sesiyle "Hayrola Ahmet abi, bu sevincin sebebi nedir?" dedi. Ben de komutanın dediklerini ve durumu anlattım.

Hocaefendi beni dinledikten sonra "Ahmet abi, Ahmet abi! İsimsiz kahraman olalım, isimsiz kahraman olalım" diye üstüne bastıra bastıra konuştu. Bu davranış ve sözlerini hiç unutamıyorum. "İsimsiz kahraman olmak!" ne demekti... Uzun süre kendimce düşündüm...

Namazları nasıl kılardınız? Bununla ilgili hatıralarınız var mı?

Namazları eğitim aralarında kılmaya çalışırdık. Çoğu kere vakit darlığından yalnız kılar yine eğitim sahasına dönerdik. Bazen cemaat olacak kadar arkadaş olursa beraber kılardık. Ancak beş vaktini tam olarak kılan fazla arkadaş yoktu.

Hocaefendi bir gün üç arkadaşıyla kışlanın camiine namaz kılmaya geldi. Yanındaki arkadaşlardan biri namaz kıldırmak için imamlığa geçti. Namaza başlarken üç defa tekbir aldı. Arkadaşlarımızdan biri rahmetli Nail Yalçın (vefat etti) üç defa tekbir alan imama kızdı. "Hoca ne yaptın, üç defa tekbir aldın, farkında mısın?" dedi. Namazdan sonra Hocaefendi'nin arkadaşı olan imam dedi ki: "Abi Vallahi Kâbe'yi göremediğim için tekbiri üçledim" diye cevap verdi.

Hocaefendi'nin hizmetlerini nasıl karşılıyorsunuz?

Fethullah Gülen Hocaefendi, Allah rızası için insan yetiştirmek, insanların dünya ve ahiret saadetleri için kendini yok edecek derecede çalışan farklı bir insandı. Yeri doldurulmayacak gayretleriyle temayüz etmiş ve kendini eğitime adamış bir insandı. Allah, o ve onun gibilerin sayılarını arttırsın, hizmetlerini daim etsin...