Yepyeni Bir Devrin Eşiğinde

Türkiye'de yeni bir devir başlıyor. Öyle ümit ediyoruz ki bu devirde insanımız yakın geçmişte kaybettiği bir kısım millî ve tarihi dinamikleri yeniden elde ederek, bir taraftan dünyayı idare eden güçler arasında eski yerini alır, diğer yandan da geri kalmış ülkelere, hususiyetle İslâm Dünyasına hem bir güç kaynağı hem de ışık ve rehber olur.

Bu yeni dönemde yükseliş zirveleri tutulabilmek ve geleceğin bizden beslediği vazifeleri, şerefli bir surette yerine getirebilmek için yalnız bir iki dinamiğe dayanmak kâfi değildir. Düşmanları sindirmek için en mükemmel şekilde mekanize edilmiş bir askeri güce ihtiyaç olduğu gibi, ilmî ve içtimaî, iktisadî ve sinâi yeniliklere; din ve vicdan hürriyetinin teminat altına alınmasına ve fertlerin dinî vecibelerini arızasız ve kusursuz yerine getirebilmeleri için hayatın ve toplumun ileri ünitesinde daha demokratik düzenlemelere de ihtiyaç vardır.

Yıllar yılı millet, kendine güven verdiği kimselerden hep bunu bekledi. Evet o, güvendi, intihab etti; sonra da geçmişten gelen değerlerinin teminat altına alınmasını, geliştirilmesini bekleyip durdu. Şimdi de aynı şekilde beklemektedir. Onun içindir ki, ne seviyede olursa olsun onu temsil edenler, fevkalâde samimi, alabildiğine ihlaslı olmalıdırlar ki, millet de rehberlerine itimat edip sarsılmayan bir imanla onları desteklesin ve gösterdikleri hedefe tereddüt etmeden yürüsün!..

Kanaatimizce, yeni dönemde istikrar ve yükselmenin devamına, birlik ve huzurun kurulmasına en büyük engel, halkın rehberlerine karşı itimat ve güven duymayışı olacaktır. Şayet baştakiler buna dikkat edemez de, kendilerine olan şu yarım güven ve itimadı da sarsarlarsa, herşey yeniden alt-üst olur; millet ve ülke zarara uğrar ve bugüne kadar yapılan şeyler de heder olur gider.

Bu yeni dönemin basiretli temsilcilerine düşen en önemli vazifelerden biri de, samimiyet ve safvetlerine gölge düşürmeden milletin güven ve itimadını koruma ve ne suretle olursa olsun çözülüp dağılmaya meydan vermeme olmalıdır.

Ayrıca, bu milleti yükseltmek isteyenler, onu geçmişiyle çok iyi tanımak, düşünce ve ruh dünyasıyla çok iyi tahlil etmek mecburiyetindedirler. Binaenaleyh bu yeni dönem münasebetiyle bir kısım içtimaî esaslar tesbit edilirken, milletimizin geçmişi, ruh yapısı da mutlaka göz önünde bulundurulmalı ve onu upuzun şanlı mazisinde ayakta tutan dinamikler bir kere daha gözden geçirilmeli, yeni değerlendirmeler de ona göre yapılmalıdır.

Bugün bir kısım zirvelerin tutulmasında milletin ruhuna ve onun hissiyatına dayanarak hareket dehasının gösterilmiş olması sayesinde, nasıl bütün ihânetkâr telkin ve anlayışlar boğum boğum idiyse, elde edilen nimetlerin devam ettirilip geliştirilmesinde de yine milletin ruhuna ve onun mübarek hissiyatına saygı gösterilirse her türlü komplo ve desise akim kalacak ve kervan yürüyüp gidecektir.