Cevap verilemeyen (!) sorular...

Gönüllüler Hareketi'nin fikir ve aksiyon öncülüğünü yapan Fethullah Gülen Hocaefendi tarafından yıllardır defalarca cevaplanmış sorular tekrar tekrar gündeme getiriliyor ve kamuoyu nazarında sanki bu sorulara cevap verilemiyormuş intibaı uyandırılmaya çalışılıyor. Halbuki başta Fethullah Gülen Hocaefendi olmak üzere Gönüllüler Hareketi'nin temsilcilerince ilgili sorulara yıllardır defalarca verilen cevaplar farklı medya organlarında yer aldı. İnternet çağında yazılı ve görsel medya arşivlerinden bu cevaplara ulaşmak kolayca mümkün. Hatta fazla dolaşmaya da gerek olmadan sadece Fethullah Gülen Web Sitesi'nde Fethullah Gülen ve Gönüllüler Hareketi'yle ilgili soruların cevaplarını bulabilmek mümkün. Ancak önyargısızca, samimiyetle, vicdanla ve insafla meselelere bakabilmek ve öylece değerlendirebilmek şartıyla. Ama yine Fethullah Gülen Hocaefendi'nin ifadesiyle "Her şeye rağmen bize, asıl niyetimizi her fırsatta anlatmak, herkesle oturup kalkarak biricik hedefimizin Hak rızası olduğunu duyurmak ve doğrulara tercüman olmaktan asla bıkmamak düşüyor."[1]

Hareketin bağımsız olması

Fethullah Gülen Hocaefendi "Gönüllüler Hareketi olarak zikredilen diyalog ve eğitim faaliyetlerinin bağımsız olması çok önemlidir. Bu hareketle alakalı akademik çalışma yapan sosyologlar ve siyasal bilimciler de her fırsatta bu bağımsızlığa değinmekte ve 'Bu teşebbüs, hiçbir dış güce dayanmayan bağımsız bir sivil toplum faaliyetidir' demektedirler." diyor ve gönüllülere tembihte bulunuyor: "Allah rızasını gözetmeyen ve dünyasını maddî çıkarlar üzerine kuran kimseler size ömür boyu diyet ödetme peşindedirler. Yeryüzündeki bütün ehl-i dünyanın ve hesaplarını dünyevî ölçülere göre yapanların niyeti böyledir. Bundan dolayı, bu hareketin bağımsızlığı üzerinde hassasiyetle durulmalı; hür başlayan ve hür devam eden diyalog ve eğitim faaliyetlerinin bundan sonra da millete ait bağımsız bir teşebbüs olarak kalmasına azami dikkat edilmelidir."[2]

Hizmetlerin başlangıcından itibaren hareketin bağımsız olmasına önem verildiğini ve milletin gönlünden gelen himmetlerinin dışında bilhassa da başka ülkelerden ve yabancı kuruluşlardan asla yardım kabul edilmediğini pek çok defa dile getiren Fethullah Gülen Hocaefendi mesela bir röportajda "Bu okulların arkasında milletin helal katkılarından başka herhangi bir kaynak yoktur. Değirmen bu fedakârlıklarla dönüyor. Bir hareket böyle olursa, o hareket bağımsız demektir ve hiçbir diyet borcu da olmaz"[3] diyor. Gönüllüler Hareketi'nin ülke ve dünya çapındaki hizmetlerinin tamamen gönüllülerin himmetleri ve destekleriyle yürüdüğünün defalarca ifade edilmesine rağmen hâlâ bazı yabancı ülkelerin maddi destek verdiğini iddia etmek ve üstelik Hukuktaki "Müddei iddiasını ispat ile mükelleftir." kaidesine rağmen gönüllüleri kendi masumiyetlerini ispata icbar etmek vicdanla ve insafla ne ölçüde bağdaşabilir! Hakikate kani olmak için ise vicdan ve insaf ön gerekliliktir.

Fethullah Gülen Türkiye'ye neden dönmüyor?

Fethullah Gülen Hocaefendi'nin Türkiye'ye dönüşü meselesi de sıkça gündeme getiriliyor. Amerika'da Türkiye hasretiyle geçirdiği yılları "hayatımın en acı yılları"[4] diye nitelendiren Fethullah Gülen Hocaefendi "Ben, Türkiye'de oluşmuş istikrar ortamının bozulmasına fırsat vermek istemem."[5] diyerek dönüş için "Türkiye'deki havanın biraz daha durulmasını bekleyeceği"[6]ni ifade ediyor. "Endişeye kapıldım. Türkiye'ye ne zaman gelirsem geleyim o gün fırtınayı koparanlar, hortumları meydana getirenler, isnatlarda bulunanlar, idam fermanı kesenler yine aynı şeyleri yapacaklar. Bu yaştan sonra da tansiyonum yirmiye yükseldi, ilaçla düşüremediler. Her zaman aynı şeyleri duyarak yaşamanın zor olacağını düşündüm. Aklımla, mantığımla kaldım. Kendime rağmen kaldım. Hasreti sineme gömerek kaldım."[7] diyerek de endişesini dile getiriyor. Kendisine sorulduğu zaman verdiği cevaplardan anlaşılan o ki Gülen Türkiye'ye dönmek için, aleyhinde fırtınalar kopararak gündemi gereksiz yere meşgul edip enerji ve zaman israfına sebep olanların Gönüllüler Hareketi'nin insanlık eksenli hizmetlerine en azından insafla bakabilecekleri ve hakperestçe değerlendirecekleri günü bekliyor.

Farklı din ve millet mensuplarının iştiraki

Fethullah Gülen Hocaefendi'nin fikirlerinin ve Gönüllüler Hareketi'nin hizmetlerinin dünya çapında farklı milletlerden, farklı dinlerden, farklı ırklardan insanlar tarafından kabul görüp benimsenmesi, bunlara sempatiyle bakılması ve iştirak edilmesi de bazılarınca anlaşılamayabiliyor veya yanlış yorumlanabiliyor. Oysaki Fethullah Gülen'e göre "Bu eğitim, hoşgörü ve diyalog faaliyetlerinin dünyanın farklı dinlerin, farklı dillerin, farklı renklerin, farklı gelenek ve kültürlerin hakim olduğu yüzü aşkın ülkesinde kabul görmesi ve bizzat bu ülkelerden pek çok insanın da aynı faaliyetlere gönüllü olarak iştirak etmesi, herhalde bir kişi veya bir grupla açıklanacak bir hadise olmasa gerektir. Belki insanları bu faaliyetlere çeken, en temel bir insanî ihtiyaca veya insan varlığının en temel bir buuduna, yani eğitim ve öğretime verilmesi gereken ehemmiyeti vermek, bunu yaparken hiçbir menfaat beklentisine girmemek, ferdî bencilliğin çok yaygınlaştığı bir zamanda bunu aşarak yaşatmak adına yaşama sevdasından vazgeçmek, insanlığın savaşlarla sarsılageldiği bir dönemde 'Durun kalabalıklar, bu sokak çıkmaz sokak!' diyerek barışı, uzlaşmayı, hoşgörüyü, diyalogu öne çıkarmaktır. Demek ki bunlar, insanî ortak paydalara hitap ediyor ki, dünyanın hemen her ülkesinden, her toplumdan ve toplumların her kesiminden insanlar bu örfaneye gönüllü iştirak ediyorlar."[8]

Dinlerarası diyalog

Dinlerarası diyalog meselesi de bazılarınca yanlış anlaşılan, bazılarınca ise kasıtlı olarak yanlış yorumlanan faaliyetler arasında bulunuyor. Fethullah Gülen Hocaefendi bu konuda şu izahı yapıyor: "Hem bir takım yanlış anlama ve suçlamalara, hem de diyalogla dinlerin kendi aslî gerçeklerinden feragat etmeleri gerektiği gibi bir yoruma meydan vermemek için dinlerarası diyalog ifadesinden çok 'din-mensupları arasında diyalog' tabirinin kullanılmasını şahsen tercih ediyorum. Çünkü dinlerarası diyalog derken, bir dine 'Şu şu esaslarından feragat et ve bana yaklaş' deme gibi bir şeyi asla kastetmiyoruz. Ama günümüz dünyasında dinlerin çatışma değil, anlaşma ve uzlaşma vasıtası olmasını istiyor, dolayısıyla dinler mensuplarının 'barış içinde bir arada yaşama' ideali etrafında birbirlerini tanımalarını, birbirleri ve dinleri hakkındaki tarihten ve doğru olmayan bilgilendirmelerden kaynaklanan yanlış bakış açılarını ve tutumlarını düzeltmelerini, birbirlerini kendi konumlarında ve inançlarında kabullenmelerini ve münasebetlerini buna göre tanzim etmelerini arzuluyoruz."[9] Niyet meselesini ise şöyle ifade ediyor: "İster Vatikan'la ister başka din mensupları ile görüşmemizde onların niyetlerinin, maksatlarının ne olduğunu tabii ben bilemem. Neyi beklediklerini de bilemem. Sadece hüsn-ü zan ederim. İnsanlık adına iyi şeyler düşünüyorlardır. Ama biz herkesle temasımızda dinlerin insanları birbirinden kaçırmadığını, belki bir araya getirdiğini, uzlaştırdığını, bunları yapabileceğini ortaya koymak için kendi mülahazalarımız açısından değişik din mensupları ile görüşüyoruz."[10]

Hareketin niyeti

Fethullah Gülen Hocaefendi "Niyetimizi Allah biliyor, otuz seneden beri bu millet de biliyor. Allah'ın rızasını kazanmak ve tarihî birikimlerimizi dünya insanlarıyla paylaşarak kanlı bir coğrafyada sulh adacıkları oluşturmaktan başka bir sevdamız yok bizim. Biz, millet olarak, kendimizde çok güzel şeylerin bulunduğuna inanıyoruz… Bu güzellikleri teşhir etmemiz ve bu iş için sergiler açmamız hem hakkımız hem de vazifemizdir bizim. İşte günümüzde bu türlü sergilerin açıldığı yerler de eğitim yuvalarıdır, okullardır, kültür lokalleridir, hatta ticaret mülahazasıyla yurtdışına giden insanımızın açtığı iş yerleridir. Çünkü onların tavır ve davranışlarından dökülen şeyler de yine bizim mazimiz, bediî zevklerimiz, dinî telakkilerimiz ve ahlakî mülahazalarımız olacaktır ve bizim bu değerlerimiz başka medeniyetlerin insanlarına çok mana ifade edecektir."[11] diyerek Gönüllüler Hareketi'nin niyetinin Allah rızasını kazanmak olduğunu ve bu yoldaki vesilelerini dile getiriyor.

Dünya anladı, bazıları anlamadı

Anadolu insanının dünya çapındaki hizmetlerinin onlarca ülkenin insanlarından takdir aldığını ifade eden Fethullah Gülen Hocaefendi, anlamamakta ısrar edenler için de dua ediyor: "Türk milleti farklı bir zaviyeden adeta milli mücadele kıvamında yeni bir mücadele ve yeni bir performansla kendini ifade etmeye kalkmış, kendi geçmişini ve kendi kültürünü anlatıyor dünyaya.. evet, dayatma ile değil, takdir edilen tavırlarıyla, davranışlarıyla, üstün temsil kabiliyetiyle kendini anlatıyor. Ve onlarca ülkenin vatandaşları Anadolu insanını takdirle karşılıyor; çok sert istihbarat servislerinin takiplerine rağmen hiçbiri bu işin aleyhinde olmuyor… Dünya bu okulların ve diyalog gayretlerinin kıymetini anladı ama içimizdeki bazı kimseler hâlâ anlamamakta, hatta dinlememekte ısrar ediyorlar. Ne diyeyim; Cenâb-ı Hak lütfuyla, inayetiyle, hidayetiyle onların da ufuklarını açsın, insanımızın yararına yapılan bu hizmetleri olduğu gibi, kendi derinlikleriyle onlara da göstersin..."[12]

[1] "Şeffaf Hareket ve Anlatmaktan Bıkmamak", Bamteli, 14.05.2007
[2] "Bağımsız Hareket ve Diyalog ve Hoşgörü", Kırık Testi, 15.08.2005
[3] "Okulların Açılışından Devletin Haberi Vardı", Milliyet'te Mehmet Gündem'le röportaj, 26.01.2005
[4] "Bugün İslam Dünyası Diye Bir Dünya Yok", Zaman'da Nuriye Akman'la röportaj, 22.03.2004
[5] "Vasiyeti: İdareye Talip Olunmaması", Milliyet'te Mehmet Gündem'le röportaj, 29.01.2005
[6] "Türkiye Olması Gereken Yerin Çok Gerisinde", Zaman'da Nuriye Akman'la röportaj, 01.04.2004
[7] "Türkiye Hasretini Sineme Gömdüm", Zaman'da Nuriye Akman'la röportaj, 26.03.2004
[8] "Türkiye'de Ayrışmış İki Gruptan Söz Edilemez", Deutsch Türkische Nachrichten haber sitesi röportajı, 16.06.2011
[9] "Türkiye'de Ayrışmış İki Gruptan Söz Edilemez", Deutsch Türkische Nachrichten haber sitesi röportajı, 16.06.2011
[10] "Dinlerarası Diyalog ve Papa Görüşmesi", İtalyan Haber Ajansı'ndan (ANSA) Giulio Gealibter'la röportaj, 13.05.1998
[11] "Tenkit Hastalığı ve Sevgi Okulları", Kırık Testi, 14.03.2005
[12] "Kaos, Kadrolaşma, Ordu ve Okullar", Kırık Testi, 09.04.2007