“Camia Kürtlere düşman” iftirası
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, Şanlıurfa mitinginde Hizmet Hareketi’ni çözüm sürecini baltalamakla suçladı. Ertesi gün 10 Mart 2014 tarihli Sabah gazetesinin manşetinde, ‘Gülen örgütü Kürt düşmanı’ başlığı vardı.
Peki gerçek neydi? Gülen, ‘Sulhte hayır vardır’ sözleri ile başından itibaren çözüme destek vermişti. Doğu ve Güneydoğu’da yıllardır faaliyette olan okullar, dershaneler ve yurtlar da çocukların dağa çıkmasına engel olmuştu. Kurban bayramlarında Batı’dan Güneydoğu’ya giren dernekler kardeşlik köprülerini pekiştirmişti. Terörün kol gezdiği yıllar da bile hizmet okulları kapılarına kilit vurmadı.
1990’lı yıllarda terör zirvedeydi. Bölgede pek çok yere gitmiş ve izlenimlerimi yazmıştım. Cizre’deki İpekyolu dershanesi onlardan biriydi. Viran şehirde, tozlu sokaklar arasında bu eğitim kurumu hemen dikkat çekiyordu. Dış cephesi boyanmış, içerisi pırıl pırıldı. Sıradan bir binayı kiralamış eğitim-öğretim yapılabilecek seviyeye getirmişlerdi. Üniversiteye hazırlanan gençlerle sohbet etmiştim. Günlük yaşamları, okul ve tabii ki gelecek planlarıydı konu. Cizreli çocuklardan kimi doktor, kimi avukat, kimi öğretmen olma hayalleri kuruyordu. Müdür bey, sanıyorum Manisalıydı. Onları burada tutan neydi? Bir öğretmen, dershane açıldıktan sonra üniversiteyi kazanan öğrenci sayısındaki artışa dikkat çekmiş, ‘İşte bu netice bizi burada tutuyor’ demişti. Asıl beni derinden etkileyen sözü ise Cizreli bir öğrenci söyleyecekti. Çayları yudumladıktan sonra konu teröre gelmişti. “Ah! Keşke İpekyolu dershanesi daha önce açılabilseydi?” dedi bir öğrenci. “Neden?” diye gayri ihtiyari sorunca; “Amcamın çocukları da buraya gelir ve kurtulurlardı. Şimdi onlar dağda” cevabını verdi.
Ağrı’ya yolum düşmüştü. Bir öğrenci yurdunun önündeki sırayı yararak çıkmıştım müdür beyin yanına. Çok sıkıntılıydı. ‘Sıranın sebebini’ sorunca, ağlamaklı anlatmıştı; “Yurdu yeni açtık. Kapasitemiz yüz ancak müracaat çok fazla. Biraz önce köyden iki çocuğunun kolundan tutup getirmiş bir veliyi uğurladım. Yerimiz yok deyince adam, ‘Hocam, ne olur bunlardan birini al. Eğer hayır dersen, köye geri götüreceğim ve yarın dağa çıkacaklar. Hiç olmazsa biri kurtulsun. Başımı ayağının altına kaldırım taşı yapayım ne olur al ve birini hiç olmazsa kurtar!” diye yalvardı. Ben de kaydettim. Ne yapacağım bilemiyorum?”
Doğu Beyazıt, İran sınırında, neredeyse kuş uçmaz, kervan konmaz bir ilçeydi. Hizmete ait özel dershanenin duvarlarındaki kurşun izleri dikkatimi çekti. Öğretmenler anlattı: “Burada dershane açılınca ilgi büyük oldu. Üniversiteyi kazanan öğrencilerin sayısı bir anda ikiye üçe katlandı. Terör örgütü bundan çok rahatsız oldu. Velileri tehdit etmeye başladılar. Bir gün kaymakam çağırdı, kendilerini istihbarat gelmiş:‘Dershaneyi bombalayacaklar. Biz sizin hayatınızı koruyamayız. Başınızın çaresini bakın’ dedi. Toplandık arkadaşlarla. Ne yapalım? Ciddi bir durum söz konusu. Biri dedi ki; ‘Biz kendi başımıza burayı terk edemeyiz. Gidersek bu çocuklar örgütün eline düşer. Bu müesseselerin kuruluşunu teşvik eden Fethullah Gülen Hocaefendi’ye danışalım. Ne derse onu yapalım. Sorduk. Aldığımız cevap bizim de beklediğimiz cevaptı. ‘Kalsın arkadaşlarımız, cenazeleri gelsin’ diyordu. Bir gece dershanemizi de taradılar. Allah’a hamd olsun, tek bir arkadaşımız bile ayrılmadı, ayrılmayı düşünmedi. Gidersek bu çocukların çıkacağı yer dağdır.”
Van’da Milli Eğitim Müdürünü ziyaret etmiştim. Başbakanlığın yaptığı bir anketin sonuçlarından bahsetmişti. Dönemin başbakanı Tansu Çiller, bölgedeki terörün sebeplerini araştırmış. Bazı illerde terör olayları neden az? Bölgedeki özel okul ve dershaneler ilk sırada yer almış. ‘Buralara giden çocuklar dağa çıkmıyor, aileleri de teröre destek vermiyor” diye rapor gitmiş Ankara’ya.
- tarihinde hazırlandı.