“Dış komplo” denildi, ABD büyükelçisine hiçbir yaptırım yapılmadı
Operasyonun başladığı 17 Aralık’tan itibaren ciddi bir propaganda başladı, dış mihraklar ön plana çıkarıldı; kamuoyunun dikkati yolsuzluklardan uzaklaştırılmaya çalışıldı. Başbakan Erdoğan, bakanlar ve kendisinin adının karıştığı yolsuzluklara hiç değinmeden sadece belli bir kitleyi hedef haline getirdi. Devletin bütün güç ve kaynaklarını kullanarak, “çete, virüs, örgüt, paralel devlet’ ilan ettiği bu kesimi linç etmeye çalıştı. Rüşvet havuzu ile satılan alınan iktidar medyası bir merkezden üretilen haberleri yayımladı. Her iddia anında yalanlandı.
İşte onlardan bazıları:
Millî bankamız Halkbank’ın hedef alındığı yalanı: Halkbank’ın ticarî sırlarının yabancıların eline geçtiği, bankanın itibarsızlaştırılmaya çalışıldığı iddia edildi. Banka 2 kez sırların güvende olduğunu açıklamasına rağmen bu iddia, Başbakan ve bazı iktidar gazeteleri tarafından sürekli dile getirildi.
17 Aralık yolsuzluk operasyonuyla Türk ekonomisinin hedef alındığı iddia edildi. Başbakan, 120 milyar dolar, İçişleri Bakanı Efkan Ala, 104 milyar doların buharlaştığını söyledi. Başbakan Yardımcısı Ali Babacan, dalgalanmadan kaynaklanan zararın 49 milyar dolar olduğunu açıkladı. Babacan’a göre bu para Borsa işlemlerinden gerçekleşti.
‘Bank Asya dolar topladı’ yalanı: İçişleri Bakanı Efkan Ala, “Bir banka 17 Aralık öncesi yaptığı alımlarla 2 milyar dolar kâr etti, belgemiz var.” dedi. Bank Asya’ya medya üzerinden karalama kampanyası başlatıldı. Bank Asya, işlemlerini kamuoyuna sundu, böyle bir kârın olmadığı, zaten o büyüklükte bir kâr elde edilmesi için 50 milyar dolarlık bir alımın yapılması gerektiği ortaya çıktı. Merkez Bankası’nın rakamlarına göre de 17 Aralık’tan önceki birkaç hafta içinde bankalarda tutulan döviz mevduatlarında kayda değer bir artış yaşanmadı. Ancak operasyonun başlamasından sonra yatırımcı panikle dövize yöneldi. Yani bir kesim operasyonları erkenden haber alıp dövizden para kazanıldığına yönelik suçlama destekten yoksun kaldı.
‘İmparatorluğun çöküşü’ yalanı: 4 iktidar gazetesi aynı gün ABD’nin Ankara Büyükelçisi Ricciardone’ye atfen “Halkbank’ın İran’la ilişkilerinin kesilmesini istedik dinlemediler. Bir imparatorluğun çöküşünü izliyorsunuz.” dediği iddiasını manşetine taşıdı. Başbakan Erdoğan da aynı bu haberleri gündeme getirerek; ‘‘İşinizi yapın. Biz sizleri ülkemizde tutmaya da mecbur değiliz.’’ dedi. Büyükelçinin öyle bir konuşma yapmadığı kısa sürede ortaya çıktı. Amerikan Büyükelçisi Francis Ricciardone’yi hedef alan suçlamalara, ABD Dışişleri Bakanlığı yazılı bir açıklama ile cevap verdi. (24 Aralık) Sözcü Jen Psaki’nin imzasıyla yayınlanan bildiride “Türk medyasının bazı unsurları tarafından büyükelçimize yönelik devam eden temelsiz saldırıları son derece rahatsız edici buluyoruz.” denildi ve bu konudaki kaygıların Türk yetkililere de iletildiği açıklandı. Açıklamadaki en ilginç detay ise şuydu: “Türk yetkililer, Büyükelçi Ricciardone dâhil Amerikalı yetkililere yönelik yanlış suçlamalara itibar etmedikleri konusunda bize güvence verdiler.” Erdoğan, bundan sonra ABD’yi gündeminden düşürdü. ‘Taşeronlar’ üzerinden rüşveti örtmeye çalıştı.
‘Cemaat’in düşünce kuruluşu: Brookings’ yalanı: 21 Ocak 2014, havuz medyasından Takvim, 1916 yılında kurulan ABD’nin tanınmış düşünce kuruluşlarından Brookings Enstitüsü’nü “Hizmet Hareketi’nin bir kuruluşu” olarak gösterdi. Haber Brookings’te çalışan Türk uzmanlar tarafından şaşkınlıkla karşılandı. Ömer Taşpınar, “Yapılan haber kesinlikle yalan ve çok cahilce.” dedi. Söz konusu düşünce kuruluşu 1916 yılında kurulmuştu. Brookings Enstitüsü, Başbakan dâhil çoğu Türk siyasileri ağırlamıştı... Enstitüde kıdemli araştırmacı olarak görev yapan Kemal Kirişçi, Brookings’in 2 yıl sonra 100. yılını kutlayacağını hatırlatırken, Türkiye ve Ortadoğu uzmanı Ömer Taşpınar, haberi ‘hükümetin Hizmet Hareketi’ne yönelik komplocu yaklaşımına malzeme taşımak’ olarak değerlendirdi. Washington merkezli Brookings Enstitüsü, birçok Türk akademisyen ve politikacı tarafından yakından tanınıyordu. ABD Başkanı Barack Obama, Başkan Yardımcısı Joe Biden, Dışişleri Bakanı John Kerry, Savunma Bakanı Chuck Hagel dâhil mevcut kabinenin neredeyse tüm bakanlarını farklı organizasyonlarla ağırlayacak kadar saygın bir düşünce kuruluşuydu. Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu, BDP Genel Başkanı Selahattin Demirtaş ve son olarak CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu da Brookings’in ağırladığı Türk siyasilerin başında geliyordu.
‘Casusluk’ iftirası’: Bazı gazeteler Mustafa Yeşil’in AB büyükelçilerinin yemeğine katılımını ‘vatana ihanet, casusluk ve yabancı ülkelerle işbirliği’ gibi başlıklarla çarpıttı. Gazeteciler ve Yazarlar Vakfı, geleneksel AB ülkeleri büyükelçileri öğlen yemeği buluşmasına hükümet üyelerinin de katıldığını açıkladı.
‘Paralel yapı çatıya çıktı’ yalanı: Emniyet Genel Müdürlüğü’nün çatı katında bir dinleme merkezi kurulduğu yazıldı. Yalan bizzat müfettiş incelemesiyle belgelendi. Dinleme cihazları denilenlerin hiçbir alıcı özelliği olmayan hurdalar olduğu ortaya çıktı. Erdoğan da bu iddiaları yalanladı. Çatıda bulunanların dinleme cihazı olmadığını açıklamak zorunda kaldı.
‘Başbakanlık, Yargıtay üzerinden sinyal yansıtılarak dinleniyor’ yalanı: Bu, Aydınlık Gazetesi’nin iki yıl önce gündeme getirdiği eski bir iddiaydı. İki yıl önce bizzat Başbakanlık tarafından yalanlanmıştı. İktidar gazeteleri Başbakanlığın yalanladığı bir konuyu, yalan olduğunu bile bile yazdı. Bu kez de Yargıtay tarafından yalanlandılar.
Hizmet Hareketi, İsrail ve Yahudi kuruluşlarla irtibatlı yalanı: Havuz medyasında, ABD’de iki Yahudi vakfının Hizmet’in öncülük ettiği okullara 186 milyon dolar bağış yaptığı yazıldı. İki kuruluşun da Yahudi vakfı olmadığı, üstelik yardımın rutin olarak teknoloji alanında kullanılmak üzere ABD’de bütün okullara yapılan 2 milyon dolarlık bir yardım olduğu ortaya çıktı.
‘Darbe toplantısı yaptılar’ yalanı: İddiaya göre; yüksek yargı mensuplarına bir kaset dinlettiriliyor ve 19 maddenin sıralandığı o kasette “Hizmetin bekası için Türkiye’nin feda edilebileceği, seçimlerde yüzde 65 ile bile gelseler dosyalarla götürüleceği” gibi ifadeler yer alıyordu. Bu masabaşı haberde toplantının nerede ne zaman yapıldığı, kimlerin katıldığı gibi soruların cevapları yoktu. Böyle bir kaset de ortada bulunmuyordu.
‘Kimse Yok mu Suriye’ye yardım etmiyor’ yalanı: Yeni Akit gazetesi, ‘İHH ve MİT’ten başka Kimse Yok mu?’ sürmanşeti ile Kimse Yok mu Derneği’nin Suriye’ye yardım yapmadığını ileri sürdü. Atme isimli kampa sadece İHH ile MİT’in yardım yaptığını yazdı. Hâlbuki ‘Kimse Yok mu’ Derneği, topladığı yardımları sıfır noktasında Kızılay’a teslim ediyor, bu yardımları İHH ya da MİT değil, Türkiye’nin resmî yardım kuruluşu olan Kızılay yapıyordu. Kimse Yok mu Derneği Genel Başkanı İsmail Cingöz, bugüne kadar 50 milyon TL’nin üzerinde Suriyelilere yardım yaptıklarını belirtti; “100 bini aşmış mağdur ve mazlum Suriyeli kardeşimiz var. Geçen hafta 11 TIR yardım malzemesi bağışı yapıldı.” dedi. Kimse Yok mu Derneği ayrıca BM Mülteciler Yüksek Komiserliği (UNHCR) ile ortak yürüttüğü kampanyayla birlikte 2 ay süre ile 200 TL tutarındaki yardımı banka kartları şeklinde ihtiyaç sahiplerine dağıtıyordu.
‘Peygamberimiz’i kamyona indirdiler’ yalanı: Başbakan Erdoğan, yalan haber üreten bir internet sitesinin Şefkat Tepe dizisi ile ilgili çarpıtmasını aynen kullandı. “Bunlar gerektiğinde Peygamberimiz’i Miraç’tan indirip kamyona bindiriyorlar.” dedi. Erdoğan, ‘kara propaganda’ yapıyordu. Şefkat Tepe dizisindeki, bir rüya sahnesiydi. Efendimiz, müşahhas olarak gösterilmemişti. İlahiyatçılara göre; “Peygamber Efendimiz ‘in (sas) rüyayı şereflendirmesinin anlatıldığı ışık hüzmeli sahnede dinen bir sakınca yoktu. Benzer sahneler dünyanın en önemli yapımlarından biri olan Çağrı filminde de bulunuyordu. Rıdvan Kızıltepe; “Soyut olan şeyi siz bir görsel malzemede anlatmaya çalışıyorsunuz müşahhaslaştıracaksınız. Ve burada birtakım objelerden istifade edilir ki Çağrı filminde Efendimiz’i (sas) temsilen bir asa kullanıldı. İşte devenin duruşu kullanıldı. Şimdi ışık da özellikle bu tip nurani şeylerde dua gibi hemen hemen bütün dünyada kullanılan, bu işi resmeden çok önemli tekniklerden bir tanesidir.” açıklamasında bulundu.
‘Başbakan yoğun bakımda’ yalanı: (27 Şubat) Eski AK Parti milletvekili Feyzi İşbaşaran, Başbakan ile alakalı ‘Başbakan yoğun bakımda... Yanlış bilgi olsun isterim... Yaşadıkları çok ağır...’ şeklinde bir tweet attı. Sosyal medya üzerinde yayılan bu paylaşımı Başbakan Tayyip Erdoğan Burdur’da düzenlediği mitingde kullandı. Başbakan, Türkiye’de bazı kesimlerin ‘montajdan’ sonra ölümünden medet aradıklarını söyleyerek toplumu ayrıştırıcı söylemlerde bulundu. Ancak Erdoğan, bu paylaşımı ilk yapanın AK Parti eski milletvekili Fevzi İşbaşaran olduğunu görmezden geldi.
‘22 kere yurtdışına gitti’ yalanı: İsmi Zekariye Öz olan bütün yolcuların yurtdışı çıkışları savcı Zekeriya Öz’e mal edilmeye çalışıldı. Zekeriya Öz’ün Dubai’de ailesiyle yaptığı tatil, Sabah ve Takvim gazetelerinde 77 bin TL’lik tatil diye manşet yapıldı. Öz’ün 22 kere yurtdışına gittiği yazıldı. Savcı Öz, “İddialarını ispat etsinler istifa ederim.” dedi. Dubai’ye gittiğini, ancak masrafları cebinden ödediğini basın açıklamasıyla belgeleriyle kamuoyuna sundu. Savcı Öz, görevden alındı.
‘Darbe toplantısı yaptılar’ yalanı: İddiaya göre; yüksek yargı mensuplarına bir kaset dinlettiriliyor ve 19 maddenin sıralandığı o kasette “Hizmetin bekâsı için Türkiye’nin feda edilebileceği, seçimlerde yüzde 65 ile bile gelseler dosyalarla götürüleceği” gibi ifadeler yer alıyordu. Bu masabaşı haberde toplantının nerede ne zaman yapıldığı, kimlerin katıldığı gibi soruların cevapları yoktu. Böyle bir kaset de ortada bulunmuyordu.
‘Başbakan’ın ofisine böcek yerleştirenler yurtdışına kaçtı’ yalanı: İktidar medyası ‘Cemaat’in polisleri Başbakan’ın ofisine böcek koyup dinlediler’ diye yazdı. Böceği koyanlar ve nereye sinyal verdiği 2 yıl bulunamadı. Yargıtay’dan sinyal verdiği iddia edildi. Yargıtay yalanladı. 21 Şubat’ta Başbakan böceği yerleştiren iki polisi tespit ettiklerini ve yurtdışına kaçtıklarını açıkladı. Sabah ve Takvim polislerin isimlerini yayımladı. Ancak A.T.’nin Türkiye’de olduğu, emniyetten ayrılıp şirket kurduğu ortaya çıktı. Savcılık da adı geçen kişinin olayla ilgisinin olmadığını açıkladı. S.D. hakkındaki iddialar da yalanlandı. Eski TÜBİTAK Başkan Yardımcısı Dr. Hasan Polaz da böcekle ilgili hazırladığı raporda tahrifat yapılması için baskı gördüğünü açıkladı. Palaz’ın TÜBİTAK’la ilişkisi hemen kesildi.
Böcek koyduğu ve yurtdışına kaçtığı iddia edilen polis memurunun ise yurtdışına görevlendirilerek gönderildiği ortaya çıktı.
- tarihinde hazırlandı.