Fethullah Gülen Hocaefendi, “Politika yapıyorum diye Müslümanları aldatanlar”ı anlatıyor
Bu meselenin bir diğer yönü de şudur aziz Müslümanlar, politika yapıyorum diye iki dil kullanma, politika yapıyorum diye insanlar arasında dual bulunma, iki lisanla insanlar arasında dolaşma ve “şecaat arz ederken merd-i kıpti sirkatin söyler” fehvasınca yaptığı bu aldatmayı ve işlediği -bağışlayın- düzenbazlıkları da marifet ve akıllılık sayıp halkın içinde anlatma.
“Bir oyun oynadık falan partinin burnunu yere sürttük. Hazırlanıyoruz ikincisini yapmaya. (Diliniz kurusun ve Allah hidayet içinde boynunuzu koparsın sizin.) Falanı yıktık, ikincisini yıkmaya hazırlanıyoruz. İkinci hamlede bizden olmayan falanın da dizini yere getireceğiz. Bir gazete neşrettik ki vallah kim okursa hemen anlıyor ve inanıyor. Hem anlıyor, hem de inanıyor. Şimdi elden ele, dilden dile, köyden köye usture vasiyetname gibi dolaştırıyor ve bunu okuyana, dinleyene iki yüz peygamber sevabı bağışlıyoruz. Neşrettiğimiz bu paçavraları, bu kirli paçavraları elden ele, dilden dile dolaştırılmasını arzu ediyoruz. Kasabalarda ve köylerde okunmasını arzu ediyoruz” diyor, şecaat arz ederken merd-i kipti sirkatin söylüyor. Allah karşısında affedilmez günahına şahitler arıyor. Ben şahidim. Âlem şahit. Yedi dünya şahit. Yedi memleket şahit. Müslümanın ırz, namus ve haysiyetiyle oynayan bu insan hakkında mahkeme-i kübrada herkes şahadet edecektir; oynadılar, oynuyorlar müslümanla. Oynuyor ve vahdeti bozuyorlar. Bu melanet işleri irtikap ederken de akıllı görünüyorlar, “politika yaptık” diyorlar.
Bilemiyorlar ki kullandıkları gavurun silahıdır. Bilemiyorlar ki Resulullah o silahı kullanmaya tenezzül etmedi. Bilemiyorlar, çünkü Resulullah’ı bilmiyorlar. Caminin cemaati Resulullah’ı bilmiyor. Caminin cemaati Kur’an’ını bilmiyor. Bilmiyor; Marks’ı okuduğu kadar Kur’an’ı okumadı ki! Engels’i tanıdığı kadar Kur’an’ı okumadı ki! Adolf Hitler’e aşina olduğu kadar Kur’an’a bakmadı ki! Hazreti Muhammed’i tanımadı ki! Kalben mümin her nasılsa mümin; fakat fikriyle, mantığıyla, muhakemesiyle fersah fersah uzak Müslümanlıktan. Ve onun için farkında değil. Gavurun silahını verip eline kullandırıyorlar; gafilane o silahı kullanırken Müslümanlık hesabına hizmet ediyorum zannediyor. Bilemiyor ki Müslümanlık bir gönül işidir. Bilemiyor ki gönüldeki hakikatleri beyan işidir. “İnnallahe la yenzuru ila suverikum ve la ila ecsamikum velakin yenzuru ila kulubikum ve a’mâlikum” Sizin içinize ve içinizin hareket, davranış ve ufuleler halinde, fonksiyonlar halinde dışa taşmasına bağlıdır. Ne kadar insansanız siz, arz ettiğiniz mehabet ve mehafetle onu göstereceksiniz.
İki lisan taşıma. “İnne min şirari ibadikum indallahi ze’l-vecheyn. ye’tî hâulâi bi-hadîsin ve hâulâi bi-hadîsin. Ve fi rivayetin ye’tî hâulâi bi-vechin ve hâulâi bi-vechin.” Allah’ın en şerli kulları kimdir biliyor musunuz? Politika yapanlar, oldukları gibi görünmeyenler, göründükleri gibi olmayanlar, insanları aldatanlar, suret-i haktan görünenler, sözde bir davaya sahipmiş gibi Müslümanların haysiyet, izzet, onur ve gururuyla oynayanlar. Allah’ın en şerli kulları bunlardır. Nasıl şerli kul? İnsanların bir kısmına başka bir yüzle gider, başkalarına da başka bir yüzle gider. Başkalarına ayrı bir dil kullanır, başkalarına da ayrı bir dil kullanır. Ki bu tefsirlerin her ikisini de doğrudan doğruya Efendimiz (sallallahu aleyhi ve sellem) ifade buyuruyor. Bu davranış itikatta olursa insanı itikatta münafık yapar. Bu davranış amelde olursa amelde insanı amelî münafık yapar. Münafığa gelince Kur’an-ı Kerim hakkında şu hükmü verir; inne’l-münafikîne fi’d-derki’l-esfeli mine’n-nar / Münafıklar cehennemde en aşağı tabakadadır. Hatta kafirlerin dahi altındadır. Hafizanallahu ve iyyaküm(Allah bizi ve sizi muhafaza eylesin).
İki dil kullananlar. Politika yapıyorum diye Müslümanları aldatanlar. Mertlik esastır. Mertliği terk edenler. Namertçe davrananlar. Nasılsa öyle görünmeyenler, iki yüzlü hareket edenler. Ve Resul-i Ekrem (sallallahu aleyhi ve sellem) “men kane lehu vechâni fiddünya yekunu lehu lisanani min nar yevmel-kıyame ev kema kal” buyuruyor. Bu müttefekun aleyh bir hadis-i şeriftir. Bir kimsenin dünyada iki yüzü olursa, başkasına başka türlü, başkasına başka türlü. Bir hizip kurmuştur. Onun revacını istemektedir. Onun için suret-i haktan görünmektedir. Haddizatında sadece nefis itibarıyla tatmin olmayı düşünmektedir. İnhisar-ı fikir içindedir. Nefsine muhabbetten başka bir derdi ve davası yoktur. Hiçbir çilesi ve ızdırabı yoktur. Ruhunda ve vicdanında en küçük ızdırabın çizgisi yoktur. Yoktur ve sahnededir. Yoktur, merdiven tırmanmamıştır ama damın üstünde halka görünmekte, reveranslarıyla etrafına insan toplamaya çalışmaktadır. Kur’an, “inne’l-münafikîne fi’d-derki’l-esfeli minen-nar. müzebzebîne beyne zalik, la ila hâulâi ve la ila hâulâi” derken işte bunu anlatıyor. Mümine karşı politika yapmayı anlatıyor. Bilemiyor ki bu, bu mevzuda bir ifrat ifadesidir. Bilemiyor ki yıkılıp baş aşağı gitmenin ifadesidir.
Bu klip Fethullah Gülen Hocaefendi'nin 20 Haziran 1980 tarihinde İzmir Bornova Merkez Camii'nde vermiş olduğu "Ahlâkî Mülâhazalar" konulu vaazından istifade edilerek hazırlanmıştır. Vaazın tamamına http://www.nil.tv/vaaz-detay/vaaz/tumu/seri/258 adresinden ulaşabilirsiniz.
- tarihinde hazırlandı.