Cem Karaca Sağcı mı, Solcu mu Devrimci mi, Ülkücü mü, İslamcı mı?

Türk popunun en nev-i şahsına münhasır ismiydi. Cem Karaca. Annesi Ermeni, babası Bekşatı'ydi. 1980 öncesinde kitleleri peşinden sürüklerken solun büyük sesiydi. Türkiye'ye döndükten sonra "Özalcı" hatta "dönek" kelimeleriyle anıldı. Fethullah Gülen'den şiirler ve ezan okuyunca sol çevrelerin büsbütün tepkisini çekti. Cenazesindeyse Gülten Kaya'nın (Ahmet Kaya'nın eşi) çelenginin yanında MHP'nin, onun yanında Sosyalist Parti'nin, Muhsin Yazıcıoğlu'nun, sosyal demokratların çelenkleri vardı.

Karaca'nın cenazesinin haberi gazetelerin sayfalarına yansıdığında farklı yorumlar yapıldığı ortaya çıktı. Mesela, Zaman Gazetesi'nden Ali Ünal, Karaca'nın tekbir sesleriyle "ebediyete yürümesi"ni arkada kalanlara büyük bir ders olarak yorumladı. Çünkü o, böylece "temelde her bir insanın fıtratında, özünde taşıdığı, bu ülkenin aslî değerlerine vurgu" yapmıştı. Ayrıca ona göre Karaca'nın 80 darbesiyle vatandaşlıktan çıkarılması da tıpkı Fethullah Gülen'in "Türkiye'de görülmeye tahammül edilmemesi" gibiydi. Yine Zaman gazetesinden Ekrem Dumanlı ise Karaca'yı "üç noktaların ahengi" olarak yorumladı ve onun kendini Alman, Fransız olarak tanımlayan Avrupalı bir aydın gibi "Ben Cem Karaca, Müslüman ve Türk olan Cem Karaca' olarak tanınmak istediğini yazdı. Yeni Şafak'tan Ahmet Taşgetiren, tekbirlerle uğurlanmak istemesini sağın büyük şairi olarak anılan Necip Fazlı'ın mısralarıyla anlatırken, Vakit Gazetesi'nden Abdurrahman Dilipak, vasiyetiyle tavrını koyduğunu ve dindar görünmekten utananlara inat, Müslüman olarak gömülmeyi istediğini söyledi.

Taha Akyol'dan Ertuğrul Özkök'e, Sevin Okyay'dan Haluk Şahin'e hemen hemen herkes onun bir kültür sentezcisi olarak yorumlarken sadece Ece Temelkuran "Şimdi bu cenazenin sahibi kim" diye sorarak, cenazedeki tablonun hiç de samimi olmadığını yazdı. Bekir Coşkun ise Cem karaca'nın ismini geçirmeden "Döneklik iyi bir şey mi" diye sordu.

Namus Belasına Gardaş…

Beslemeyle Başlardı
Cem Berkay:
Geniş kitlelerce sevilmiş ki cenazesinde herkes vardı. Bu da uzlaşmaz ideolojik çatışmaların geride kaldığını gösteriyor. Ama o siyasi olarak hiç değişmemişti. Sosyalistti. Sadece son zamanlarda dini inançlarını önce çıkartmıştı. 1973'tde birlikte çalışmaya başladık. O zamanlar da sahneye besmeleyle çıkardı. Ayrıca onun solculuğu ulusalcıydı. O bu ülkenin daha demokratik ve iyi yönetilmesini istiyordu. onun hiçbir zaman siyasi anlamda dinle ilişkisi olmadı.

Daima Devrimciydi
Haluk Levent:
Cem Karaca 80 öncesinin şabloncu zihniyetini yıktı. Solcu tavla oynamaz, kıza bakmaz sözlerini ortadan kaldırdı. Hep özeleştiri yaptı. O hep bir devrimciydi. Doğru bildiğini yapmaktan hiç çekinmedi. Tutarlı bulduğu için Devlet Bahçeli'ye mektup yazdı. Ezan okudu. Bir solcunun böyle şeyler yapması alışıldık olmadığından eleştirildi.

Solcu Diye Sevdik
Naim Dilmener:
Cem Karaca'nın cenazesinde MHP'nin çelengini görmek istemezdim. Çünkü biz onu sadece çok iyi bir müzik adamı olduğu için değil solcu olduğu için de sevdik. Hele değiştiğine, dönek olduğuna hiç katılmıyorum. Bence hiç sağcı olmadı. Kendisiyle daha birkaç hafta önce görüştüm. Dün ne diyorsa aynı şeyleri söylüyordu. Yaşla birlikte çoğu ateist tanrı inancına sarılır.

Hep Aynı Şeyi Söyledi
Erkin Koray:
Dönek miydi? Hayır. Türkiye'ye döndüğünde Özal'ın elini öpünce ben de tepki göstermiştim. Ama daha sonra düşününce bunun haksızlık olduğunu anladım. Kimler ne tavizler vermedi ki hayatı boyunca, Cem'in tavizini abartıyorlar. Bence hiç İslamcı olmadı. Dini eğilimleri arttı o kadar, ama bunu da yaşlanan pek çok insanda görüyoruz. Mesela, Mazhar'da… Solculuğundan vazgeçmedi. patron olup da işçi mi ezdi? Dün ne diyorsa aynı şeyi söyledi.

Müziği Değişmedi
Orhan Kahyaoğlu:
Cem Karaca hiç değişmemişti. O ulusal bir solcuydu ve bunu müziğinde hep gördük. Halk müziği ile rock sentezinde şarkılar yaptı, bunu Anadolu pop izledi. Türkiye'ye döndükten sonra yapmış olduğu müzik de böyleydi. Buna, gösterdiği dini eğilimleri de ekleyince sanki değişmiş gibi algılandı. Oysa müziğinde değişen hiçbir şey yoktu. Şimdi her kesim ona sahip çıktı. Mussolini yalpısı Azra Pound'un herkesçe sevilmesi gibi; çünkü o modern şiirin öncülerindendi.

Toplum Sahiplendi
Fehmi Koru:
Kendisiyle rahat ilişki kurabilen sanatçıları toplum sahipleniyor. Kalabalıklar namazını kıldı, hançerisi patlayana kadar "İyi biliriz" diye haykırdı ve babasının yanı başındaki kabrine kadar cenazeyi izledi. Tuhaf bir sahiplenme duygusu bu. Bu zenginliğin kadrini bilecek hale gelmemiz için az çaba sarf etmedi, az özveride bulunmadı Karaca.

Eskisinden Farklıydı
Edip Akbayram:
Cem Karaca'yı uğurlamayan her kesimden insanın gelmesine saygı duyuyorum. Dönek miydi? Ölen birinin ardından polemiğe girmek istemem. Savaş Ay'ın yazdığı gibi eşiyle aramızda da bir tartışma olmadı. Son zamanlarda ezan okuması gibi dini kimliğini öne çıkarmasına da saygı duyuyorum. Cem'in eski kimliğinden uzaklaştığı da herkes tarafından görülen bir gerçekti.

Timsah Gözyaşları
Arda Uskan:
Solun bağnazları ona dönek dedi. Müslüman olduğunu hiçbir zaman inkâr etmemişti. Bektaşi geleneğine inanırdı. Türkiye'ye döndükten sonra "Özalcı oldu" dediler. Ama aynı damgayı Çetin Altan'a da vurmuşlardı. Atlan tüm bilgeliğine rağmen içten içe burkulmuştu. Ama "Bu ülke için hapislerde yattım, ilk kez bir başbakan beni yemeğe davet etti. Belki ben ona değil, o Çetin Altan'a dönmüştür" diye dalgasını geçmesi bildi. Cem kırılgan biriydi, dışlanmayı sindiremedi. Keşke hepsine boş verip dilediğince yaşasaydı. Yaşarken onu suçlayanlar şimdi panik içindeler. Timsah gözyaşları dökseler ayrı, dökmeseler ayrı bir dert. İslamcılar "bizdendi" diyerek bu durumdan faydalanmaya çalışıyor. (Buket Aşçı)