-Rö

Esasen bu dershane meselesinin tartışılmaya başlaması iyi oldu. Eteklerden dökülen taşlara bakıp üzülsek de, son tahlilde ilginç şeyler de görüp öğrenmiş olduk/oluyoruz.

Mesela, bazı gazete ve televizyon yayınlarına bakarak, dershanelerin ne menem kötü yerler olduklarını öğrenmiş olduk. Öylesine kötü yerler ki, hani okudukça içimizden ‘Allah dershaneye düşürmesin’ diyecek noktaya geldik.

Uzun yıllardan beri tanıdığım dershaneci bir ahbabım var. Önceki gün onunla denk geldim ve sohbet etme imkânı buldum. Açıkçası ben, moralinin daha bozuk ve daha sinirli olacağını düşünmüştüm ama hiç de öyle değildi. Belki de üzüntüsünü gizliyordu bilmiyorum ama olan bitenin trajediden komediye doğru hızla yol aldığını söyleyip anlattı da anlattı... “Nasıl komik olmaz ki?..” dedi “Mesela, koskoca Bakan, taslağa bazı maddelerin kopyala-yapıştır hatasıyla girdiğini söylüyor. Düşünebiliyor musunuz, belki de Cumhuriyet tarihinin (doğru ya da yanlış tartışmasına girmeden) en önemli eğitim icraatındaki hataya bakın.”

“Bu maddeleri yayımladık diye gazeteyi yalancılıkla suçlamışlardı.” dedim. “Kara propaganda.” dedi gülerek. Bakanlığın şu anda düştüğü duruma üzüldüğünü de açıkça ifade etti. Koskoca Bakan ve yetkililerin bir yandan kendilerine yakın kanal ve mecralarda habire açıklama yaparken, diğer yandan ‘karşı taraf’ olarak gördüğü medyadan kaçışından bahsetti. “Ama size birçok seçenek de sunuyorlar, yalan mı?” dedim. Kahkaha attı ve ekledi: “Yalan değil, hatta seçenekler her geçen gün artıyor. Ben en son, ‘açık lise yapalım, olmadı halk eğitim yapalım’ filan dediklerini işittim. Bu gidişle ganyan bayii olmamızı da teklif ederler, olmadı manav yaparlar!”

“Ne olursan ol, dershane olma!” diye espri yaptığıma üzüldüm sonra.

“Ama bak, gazeteler anket yayımlıyor, halkın büyük çoğunluğu dershane kapatma olayında iktidarı destekliyormuş.” dedim. Gülmedi ama ciddiye de almadı: “Okudum hepsini. Birinin yüzde 70 küsur dediğine diğeri yüzde 55 diyerek insaf eylemiş. Bunların ne anlama geldiğini herkes biliyor, kimse inanıyor mu bilmiyorum ama şöyle bir şey var: Yalanlar üçe ayrılır; küçük yalanlar, büyük yalanlar ve anketler! ‘Ha gayret’ diye dua etmekten başka yapılacak şey yok bu çabalar için.”

Ona göre itibarsızlaştırma çabaları giderek ibretlik bir hal almaya başlamış. “Kızıyorlar ama ister istemez 28 Şubat’ı hatırlatıyor bazı şeyler.” dediğinde samimi olarak karşı çıktım. “Lütfen sakin bir şekilde baksın herkes.” dedi. “Üsluplara, yayınlara, suçlamalara, kampanyalara…” diye savundu ama ben yine de bu benzetmenin ağır olduğunu düşündüğümü ısrarla belirttim.

“Mesele eğitim değil.” dediğinde de itiraz edecek oldum, “Buna artık kimse inanmadığı gibi, dershane meselesinde en ufak itirazı bile camiaya bağlamak, hoşlarına gitmeyen fikirlerin sahiplerini cemaatçilikle suçlamak, hem meselenin eğitim olmadığının açık göstergesi hem de biraz önce bahsini ettiğimiz dönemin en belirgin karakteristiğiydi.” diye ekledi.

Bir milletvekilinin dershaneleri KCK’ya benzettiğini hatırlattığımda ise; “Biraz önce mesele eğitim meselesi değil, dediğimde itiraz ettin. Bu açıklama meselenin eğitim olmadığının apaçık kanıtı değil mi?” dedi. “İnanmak istemiyorduk ama ‘terör örgütü ilan ettiririm’ tehdidinin doğru olup olmadığı ve kimler tarafından yapıldığı araştırıldı mı?” diye sordu.

“Etiniz, budunuz, oyunuz ne ki?” efelenmesi de esas meselenin eğitim olmadığının ispatıydı arkadaşıma göre. İtibarsızlaştırma kampanyaları, durumdan vazife çıkarma manşetleri, yorumlar vesaire. Ona göre bunların hepsi artık gizlenemeyen şeylerin göstergesiydi ama ben tebessümle, “İşte bunlar hep kara propaganda.” dedim.

O da, “İnsan gerçekten hayret ediyor” dedi ve kucaklaşıp ayrıldık.

Pin It
  • tarihinde hazırlandı.
Telif Hakkı © 2024 Fethullah Gülen Web Sitesi. Blue Dome Press. Bu sitedeki materyallerin her hakkı mahfuzdur.
fgulen.com, Fethullah Gülen Hocaefendi'nin resmî sitesidir.