Türk okullarının Türkiye’ye faydası (1)
1990’lı yıllardan itibaren Türk müteşebbisler, Orta Asya’da eğitim kurumları açtı. İlk kurulan örnekler o kadar başarılı oldu ki gelişmekte olan ve çok da başarılı bir eğitim modeli olmayan Türkiye kaynaklı bu okulların dünyanın değişik bölgelerinde yenilerinin kurulması mümkün oldu.
Bugün sayıları tam bilinmemekle birlikte 160’tan fazla ülkede Türk müteşebbisler tarafından kurulmuş birkaç bin eğitim kurumu olduğu söylenebilir. Bu kurumlar tamamen sivil toplum inisiyatifinde gerçekleştiğinden finansmanında Türk Devleti’nin herhangi bir katkısının olmadığı bilinmektedir. Ancak sivil kaynaklı da olsa tamamen gönüllü yardımlar çerçevesinde de gerçekleşse önemli bir finansal kaynağın Türkiye’den dünyanın farklı bölgelerine aktarıldığı gerçeği yadsınamaz. Belki de finansal kaynaktan daha da önemlisi, Türkiye’nin hem eğitimli hem de milleti için büyük fedakârlıklar yapmaya razı büyük bir yetişmiş insan grubunun bu kurumlarda (Türkiye dışında) çalışıyor olmasıdır. Dolayısıyla finansal ve beşeri sermaye maliyeti bu kadar büyük olan bir projenin soğukkanlılıkla bir değerlendirmeye tabi tutulması kanaatimce oldukça önemlidir. Bu yazıda konuyla ilgili ben ve iki arkadaşımın yaptığı bir çalışmanın bulgularını özetlemeye çalışacağım.
Öncelikle Türk okullarını kuran müteşebbislerin, ne Türkiye için, ne Hizmet adını verdikleri grup için, ne de kendi şahısları için maddi ve iktisadi bir menfaat beklemediklerini ısrarla vurguladıklarını söylemeliyim. Kurumların kuruluş amacı olarak cehaleti ve ayrımcılığı azaltarak insanlığa hizmet etmek olduğunu belirtiyorlar. Çoğunluğu itibarıyla, bu kadar net ifade etmeseler de insanlığa bu şekilde yardım ederlerse Allah’ın onları cennete koyacağını ümit ettikleri belli oluyor. Gözlemlediğim kadarıyla niyetlerindeki bu duruluk hakkında şüphe etmemizi gerektiren herhangi bir sebep de bulunmuyor. Özellikle şahıslarına yönelik haklı veya haksız menfaat elde etmeme konusuyla ilgili olarak en muhalif duruşlu insanlar bile hayretlerini (bazen de hayranlıklarını) ifade ediyorlar. Ancak bireylerin bu art niyetsiz duruşları millet olarak (veya Hizmet grubu olarak) bu kurumlarla ilgili soğukkanlı bir analiz yapılmasına engel değildir.
Ben iki bölümden oluşan bu yazıda, okulların sadece iktisadi faydalarına ve yalnızca Türkiye’ye olan faydalarına odaklanacağım. Okulların manevi faydalarını ve bulundukları ülkelerin milletlerine olan yararlarını önemsemediğimden değil, uzmanlık alanımın o alanlarla ilgili yetkin söz söylememe imkân vermemesinden dolayı. Önce meslektaşlarım Faruk Ballı ve Oğuz Uras ile gerçekleştirdiğimiz Türk okullarının Türkiye’nin ikili ticaretine katkılarıyla ilgili çalışmamızın bulgularını özetlemek istiyorum.
İsterseniz kullandığımız yöntemle ilgili kısa bir özet vereyim. Onlarca yıldır ekonomistler, ülkeler arasındaki ikili ticareti belirleyen faktörler üzerinde araştırmalar yapmaktadır. En çok kabul gören ve ampirik gözlemlerle de en çok desteklenen görüşe göre, iki ülke arasındaki ticaret ülkelerin iktisadi büyüklükleri ile pozitif, uzaklıklarıyla ise negatif bir ilişki içindedir. Yani ülkelerin milli gelirleri büyüdükçe, birbirleriyle yaptıkları ticaretin hacmi de büyümektedir. İki ülkenin birbirlerine olan uzaklıkları konusu ise biraz daha karmaşıktır. Bu uzaklık doğrudan coğrafi uzaklık olabildiği gibi, idari yönetim şekilleri, resmi dilleri, ticaret anlaşması üyelikleri gibi faktörler de analizlerde bu uzaklık kavramı içerisinde kullanılmaktadır. Kabaca iki ülke arsındaki ticaret hacminin birbirine coğrafi olarak yakın, benzer idari yönetim şekilleri olan, benzer veya aynı dili konuşan ülkelerde vs. daha fazla olması beklenmektedir.
Biz de standart olarak kullanılan bu yöntemi benimsedik. Türkiye’nin ülkelerle ikili ticaret hacimlerini etkileyen faktörleri inceledik. Literatürde kullanılan temel etkenlere ilave olarak ülkede açılmış olan Türk okullarını da analizlerimize dâhil ettik. Bize oldukça çarpıcı gelen bir sonuç elde ettik. Türk okullarının daha fazla açıldığı ülkelerle Türkiye’nin dış ticaretinin diğerlerine göre çok daha hızlı arttığını belirledik. Yani Türk okulları ikili ticaretimizin gelişmesine katkı yapmaktadır. Bu noktada okuyucunun aklına haklı olarak, belki de Türk müteşebbisler ikili ilişkilerin (iktisadi ve diğer) gelecekte daha çok gelişeceğini bekledikleri ülkelerde bu okullar açtılar. Dolayısıyla Türk okulları ile dış ticaretteki hacim gelişmesi arasındaki pozitif korelasyon aslında Türk okullarının dış ticarete katkısını değil, Türk eğitim müteşebbislerinin öngörüsünü gösteriyor olabilir. Bu yazıda teknik detaylara girmek istemiyorum ancak çalışmada istatistiki yöntemlerle bunun böyle olmadığını, Türk okullarının gerçekten de ikili ticaret hacmini artırdığını gösteriyoruz. İlgilenenler önümüzdeki aylarda Economic Modelling dergisinde yayınlanacak olan makaleye müracaat edebilirler.
Peki, Türk okulları ikili dış ticareti nasıl etkileyebilir? Her ne kadar bu soruya verecek net cevabımız olmasa da bazı tahminlerde bulunabiliriz. Birincisi bu okullar kuruluşları ve operasyonları sırasında bulundukları ülkelerin resmi kurumları tarafından çok detaylı bir şekilde incelenip, teftiş ediliyorlar. Çoğunluğu itibariyle hem resmi kurumlar tarafından hem de bulundukları ülkelerdeki geniş halk kitleleri tarafından güvenilir bulunuyorlar. Bu da ister istemez hem geniş anlamda Türkler için hem de daha dar anlamda bu okulların referans oldukları Türk müteşebbisler için olumlu bir hava oluşturuyor. Birçok az gelişmiş ve gelişmekte olan ülkede dış ticaret operasyonlarının resmi prosedürlerinin tam olarak oluşmadığı göz önüne alınırsa bu network ve iyi niyet kredisinin önemi daha fazla ortaya çıkar. İkincisi Türk okullarında bu ülkelerin iktisadi ve siyasi elitlerinin yakınları ve/veya zekâ ve beceri yönüyle gelecek potansiyelleri yüksek çocukları eğitim görüyor. Bunlar gerek okullarında aldıkları Türkçe eğitimi ile, gerek Türk eğitimcilerin şahıslarında gördükleri Türk kültürü ile gerekse Türkiye’ye düzenledikleri gezilerde gördükleri Türk yaşayışı ile, en geniş anlamıyla Türkiye’ye daha yakın hale geliyorlar. Zaten analizlerimize Türk okulları faktörünü ilave ettiğimizde toplulukların aynı dili konuşuyor olmasının etkisinin azaldığını gözlemledik. Başka bir ifadeyle Türk okulları iki toplum arasındaki dil farklılığından kaynaklanan engelleri azaltarak ticaretin gelişmesine katkıda bulunuyor. Burada Türk okullarında görev yapan eğitimcilerin de bulundukları ülkelerin dillerini öğrendiklerini ve okulların finansmanına katkıda bulunan Türk esnaf ve işadamlarının da bu ülkeleri düzenli olarak ziyaret ettiklerini not etmeliyim. Bu faktörlerin de ticarete katkısının olduğunu düşünüyorum.
Ancak bir noktayı daha vurgulamak istiyorum. Bu okulların Türkiye’nin iktisadi kazanımları için bir perde olması akla gelebilir. Araştırmayı yapan arkadaşlarım ve ben bunun böyle olmadığını düşünüyoruz. Türk okulları bu ülkelere olan Türk ihracatını artırmakla kalmıyor aynı zamanda Türkiye’nin bu ülkelerden yaptığı ithalatı da önemli ölçüde yükseltiyor. Dolayısıyla ticaret iki tarafın da menfaatini olumlu yönde etkiliyor. İkincisi Türk okullarının finansmanına katkı yapan girişimcileri incelediğimizde bunların çok büyük oranda küçük ve orta ölçekli firma sahipleri olduğunu görüyoruz. Küçük ve orta ölçekli firmaların ise tanım gereği karşı ülkelerle ticari ilişkilerinde suiistimal etmeleri, sömürmeleri mümkün değildir. Zaten suiistimaller olsaydı, ticari ilişkiler uzun süreli devam etmez belirli süre sonunda azalma sürecine girerlerdi. Dolayısıyla analizlerden çıkardığımız temel sonuç, Türk müteşebbisler gittikleri ülkelerde eğitime yatırım yaparak, sadece cehalet ve ayrımcılığı azaltmakla kalmıyor, aynı zamanda dış ticaretin önündeki doğal (yabancı dil, kurumsallaşamamadan kaynaklı güven sorunu vs.) zorlukları azaltarak, Türkiye ile olan ikili ticareti de olumlu yönde etkiliyorlar.
Kaynak: http://www.zaman.com.tr/yorum_turk-okullarinin-turkiyeye-faydasi-1_2258098.html
- tarihinde hazırlandı.