Erdoğan yargısı
Hukuk dinlemezlik devam ediyor. Tayyip Erdoğan’ın 2 ofisine yerleştirilen “böcek” ile ilgili iddianame yazıldı ama henüz mahkeme tarafından kabul edilmedi. Gizlilik sürüyor. Yargılama da başlamadı. Lakin Tayyip Erdoğan son noktayı koydu. Star’ın haberinden aktarıyorum:
“Şüphesiz Pensilvanya… Erdoğan, Çalışma Ofisi’ni dinleyen casuslara yönelik tamamlanan iddianameyle ilgili konuştu: Paralel yapının nerelere sızdığı artık yargı önünde. Bu yapının kesinlikle Pensilvanya ile bağlantısı var.”
Hem gizliliği ihlal ediyor hem hükmünü veriyor. Bence mahkemeleri tatil edip, AKSaray’ın bin odasının bazılarını yargıya tahsis edelim. Mahkeme kürsüsüne de Rıza Sarraf’ı, Yasin El Kadı’yı, Kaan Çağlayan’ı ya da Muammer Güler’i oturtalım. İş oraya doğru gidiyor.
Böcek davası ve Palaz’ın açıklamaları
Böcek davasında gelinen son noktayı, medyaya yansıyan bilgilerden anlamaya çalışıyorum. Acaba, Başbakan Erdoğan’ı dinlediği ileri sürülen polislerle Cemaat arasında ilişki nasıl kurulmuş? Sadece tek bir kanıt ortaya atılıyor: Şüphelilerden, Başbakanlık Koruma Daire Başkanlığı’nda görevli Emniyet Amiri Ahmet Türer, ABD’ye kayıtlı 2 farklı numara ile konuşuyormuş; bu telefon numaraları Fethullah Gülen’in yardımcısı Sinan Dursun’a aitmiş. Ahmet Türer, ofise böcek koyduğu ileri sürülen Serhat Demir’in bacanağıymış. Pensilvanya ile tek ilişki, bu şekilde “bacanak” yoluyla kanıtlanıyor!!! Türer, Sinan Dursun’a bilgi mi aktarmış; onun kanalıyla Fethullah Gülen’den talimat mı almış? O böcekler ofise, bu talimat gereği mi yerleştirilmiş? Hiçbir şey belli değil…
Kaldı ki, “Böcek yerleştirdi” denilen polislerin, bu eylemin sorumlusu oldukları da ciddi bir delile dayanmıyor. Bir kere zamanlama tutmuyor. İddiaya göre, İstihbarat Daire Başkanlığı’nda görevli Ali Özdoğan, maiyetindeki Vedat Zavar vasıtasıyla polis memurları Enes Çiğci ve İlker Usta’ya ulaşmış ve Tayyip Erdoğan’ın 2 ofisinin, 24 Kasım-28 Aralık ila 25 Kasım-29 Aralık 2011 arasında dinlemesini sağlamış.
“Zamanlama tutmuyor” dedim. Zira kurumda 24 yıl görev yapan ve sonra da raporu istenildiği gibi değiştirmediği için istifaya zorlanan TÜBİTAK Başkan Yardımcısı Hasan Palaz’ın ifadesi var: “Böcekler silikonla prize monte ediliyor. Silikonların donma tarihi 4 ila 5 Aralık 2011’i gösteriyor.”
Dolayısıyla bu polislerin 24 ve 25 Kasım 2011’de, 2 ofise böcek yerleştirmeleri imkânsız.
Hasan Palaz’ın beyanlarına göre: “Raporumu 2012 Ocak ve Mart aylarında teslim ettim. 2012 yılında aynı konuyla ilgili Başbakanlık Teftiş Kurulu’na bilgi verdim. Kasım 2013’te Başbakanlık Teftiş Kurulu’na çağrıldım; bu konu hakkında yeniden bilgime başvuruldu. TÜBİTAK’ta yapılan test ve analiz çalışmalarını 2012’deki gibi anlattım. Etkili bazı kişiler raporun içeriğinin beklentiyi karşılamadığını, raporu tekrar istenen şekilde hazırlayıp sunmazsam, görevimden alınacağımı ifade ettiler. Beklenti, BÖCEĞİN KULLANIMA GİRDİĞİ TARİHİN, GERÇEK TARİHTEN BAŞKA BİR TARİH OLARAK DEĞİŞTİRİLMESİYDİ. Raporda, masa başı tahrifat yapmam talep edildi.” (20 Şubat 2014.)
Hasan Palaz, tanıktı, şimdi böcek dosyasının şüphelisi oldu. 19 Kasım 2014’te BUGÜN Gazetesi’ne bir demeç verdi. Şöyle diyor: “Ocak 2012’de, böcekler bize geldiğinde, nereden geldiğini, nerede bulunduğunu, niçin bizden bilgi istendiğini bilmiyorduk. Zaten MİT’le çok yakın çalışıyorduk. Böyle bir talep gelmesi normaldi. Bilimsel yöntemleri deneylerle destekleyerek, analitik sonuçlar ürettik. Birilerinin işine gelmedi diye uğradığımız muamele takdire şayan. Nerede bulunduğunu bilmediğimiz böceğin silikonu için, niye uydurma rapor yazalım? Hazırladığımız raporun Başbakanlık’tan çıkan böceklerle ilgili olduğunu daha sonra öğrendik.”
Hasan Palaz, raporu değiştirmesi için kendisine baskı yapanların ismini emniyete ve savcıya verdiğini de belirtiyor. Palaz, çok önemli bir başka noktaya parmak basıyor: “Başbakan’ın odasından çıkarılan böcek için 2.5 yıl beklenir mi? Bir olayın savcılığa intikal ettirilmesi 2.5 yıl sürer mi?”
Öyle ya, böceklerin bulunduğu Aralık 2011’den davanın savcılığa intikal etmesine kadar tam 2.5 yıl geçti. Böyle bir casusluk faaliyeti var idiyse, niçin böcek bulunur bulunmaz, MİT, deliller kaybolmadan, sinyallerin gönderildiği noktayı tespit edip, failleri meydana çıkarmadı? Zira böcek, bir verici gibi çalışıyorsa, bir alıcısının da olması gerekir. MİT, eksik bir soruşturma yürüttü. Özellikle TÜBİTAK eski Başkan Yardımcısı Hasan Palaz’a yapılan baskıları da hatırlayınca, “Amaç, sorumluları yakalamak değil, suçu birilerinin üzerine atmaktı” diye düşünüyor insan. Madem ortada casusluk vardı, dosya niçin önce Memur Suçları Bürosu’na gönderildi? “Anayasal düzene karşı suç” söz konusu olduğu için, konu o tarihte hâlâ faaliyetini sürdüren Özel Yetkili Mahkemeler’e intikal etmeliydi. 17-25 Aralık yolsuzluk operasyonundan sonra böcek meselesi, “paralel yapıyı” suçlayacak “elverişli malzeme” gibi görüldü ve Anayasal Düzene Karşı İşlenen Suçları Soruşturma Bürosu’na yollandı.
Medyaya sızan bilgilere göre, iddianame, Hasan Palaz dönemindeki TÜBİTAK raporunu yok varsayıyor ve TOBB Üniversitesi Makine Mühendisliği’nde görevli Tevfik Demir’in raporuna dayanıyor. Demir, böceği prize monte eden silikonun donma tarihini TÜBİTAK raporunda belirttiği gibi 4-5 Aralık 2011 değil bundan 10 ila 20 gün önce olduğunu iddia ediyor. Demir’in bu iddiası, 11. Ağır Ceza Mahkemesi tarafından değerlendirilmişti: “Cihazların şüphelilerce 24-25 Kasım 2011 tarihinde konulduğu iddia edilmişse de TÜBİTAK raporunda, prizlerde kullanılan poliüretan dolgu malzemesinin 4-5 Aralık 2011’de oraya yerleştirildiğini belirtmiştir. Başbakanlık Teftiş Kurulu, suç tarihinden çok sonra, 9 Ocak 2014’te, TOBB Üniversitesi Makine Mühendisliği’nde görevli Tevfik Demir’den rapor almıştır. Cumhuriyet Başsavcılığı bu raporu veren bilirkişinin Makine Mühendisliği’nde görevli ve konunun uzmanı olamayacağını dikkate almamıştır.” (27 Haziran 2014.)
Erdoğan hükmü çoktan verdi ama anladığım kadarıyla hem polisleri suçlamak için deliller kifayetsiz hem de onların Pensilvanya ile bağlantısının sadece “bacanak” üzerinden kurulduğu görülüyor.
Böceğin faturası
İddianamede, havuz medyasına göre “paralel ihanet” somut bir delille kanıtlanmaya çalışılıyor. Böceklere ilişkin faturaların, şüphelilerden Enes Çiğci üzerine olduğu ileri sürülüyor. Dosyanın tek gizli tanığı “Hançer 2014”ün de “Bu dinleme cihazları şirketimiz tarafından satılmıştır; istihbaratçılara sattım” dediği iddia ediliyor.
Bulunan böceklerle, Hançer 2014’ün “İstihbaratçılara sattım” dediği böcekler aynı mı? O böcekleri satın alan, gerçekten Enes Çiğci mi? Belli değil… Bu husus, polisleri tutuklamaya gerek yok kararını veren Ankara 11. Ağır Ceza Mahkemesi’nin gerekçesinde de yer alıyor: “Enes Çiğci’nin adına düzenlendiği iddia edilen faturada, bu şüphelinin adının ve soyadının yer almadığı, faturanın ne zaman kesildiğine dair bir bilginin bulunmadığı, bu faturadan önceki ve sonraki faturalar ile dip koçanlarının da mevcut olmadığı görülmüştür. Ayrıca gizli tanık Hançer, ‘Söz konusu ürünlerin benim çalıştığım firmadan alınmış olduğuna dair şu an net bir şey söyleyemem’ şeklinde konuşmuştur. Fatura bilgileri ile tanık beyanlarına göre, fatura ile Enes Çiğci’nin dinleme cihazı aldığına ilişkin somut bir delile rastlanmamaktadır. Dinleme cihazı aldığının kabul edilmesi halinde bile, bu cihazın, suça konu cihazlardan olduğuna ilişkin yine somut bir delil mevcut değildir.” (27 Haziran 2014.)
Giderek otoriterleşen bir iktidar karşısında ve neredeyse “parti devleti” haline gelen bir ülkede, yargı, bağımsızlığını korumaya çalışıyor. Bu, takdire şayan bir durumdur.
- tarihinde hazırlandı.